Firavun'un şerrinden kurtulmak için şehirden çıkan Hazreti Musa, ne tarafa gideceğini bilmiyordu. Zira, daha önce herhangi bir yere seyahat etmemişti. Bu sebeple, şehirden çıktığında, tam bir hayret içinde idi. Yol arkadaşı olmadığı gibi, yiyeceği de yoktu. Herhangi bir gizli yol bilmediğinden, bilinen, görünen ana yolu takip ederek yürüyüp gitti. Firavun'un adamları ise, idam edilmek için aranan bir kimsenin, meydanda, ortada, ana yolda bulunmasına ihtimal bile vermediklerinden, ana yola hiç bakmadılar. Hazreti Musa ise, rahatça yoluna devam etti. Musa aleyhisselâm yola koyulduğunda, Cebrail aleyhisselâm ona gelip, Şuayb aleyhisselâmın bulunduğu beldenin yolunu gösterip; "Medyen'e git!" dedi. Musa aleyhisselâm, Mısır'dan çıkıp, Medyen'e doğru yol aldı. Aradaki yol, sekiz günlük; yani, Kûfe ile Basra arası kadar mesafe idi. Bu uzun yolculukta, Allahü teâlâ tarafından vazifelendirilen iki melek, insan şeklinde Hazreti Musa'ya yol arkadaşı oldular. Nihayet, bir sabah vakti Medyen şehrine yaklaşan Hazreti Musa, uzakta Medyen kalesini gördü. Bir müddet kaleyi seyrettikten sonra, kale kapısının açıldığını, kaleden sürüler hâlinde koyunların ve sığırların çıktığını fark etti. Buradan çıkan sürüler, başlarında çobanlarıyla, Hazreti Musa'nın durduğu yerin yakınındaki kuyuya doğru geliyordu. Şehir halkı hayvanlarını hep o kuyudan suluyorlardı. Çobanlar, kuyunun başına gelerek, sırayla davarlarını sulamaya başladılar. Hayvanlar, bir an evvel su içebilmek için kuyuya üşüştüklerinden, görülmedik bir izdiham ve sıkışıklık meydana geliyordu. Kuyunun başına yaklaştıklarında, iki hanım, davarlarını diğer sürülerden ayırarak, kenarda bir yere toplayıp oturdular. Diğerlerinin, hayvanlarını sulayıp, işlerini bitirmelerini beklemeye başladılar. Hazreti Musa bulunduğu yerden, hayretle olanları seyrediyordu. Onların, diğerleri gibi sıraya girmemeleri, kuyuya yaklaşmamaları, dikkatini çekti. Bulunduğu yerden kalkıp, kuyunun başına geldi. Onlara yaklaşarak dedi ki: - Sizin hâliniz nedir? Niçin siz de onlarla birlikte davarlarınızı sulamıyorsunuz? - Çobanlar hayvanlarını sulayıp gitmedikçe, biz davarlarımızı sulayamayız. Erkeklerle birlikte o izdihama, sıkışıklık ve kalabalığa da karışamayız. Biz, ancak onların artan sularıyla hayvanlarımızı sulayabiliriz. Bizim bir yardımcımız yoktur. Babamız da çok yaşlı olup, hayvanlarımızı sulamaya ve bize yardımcı olmaya mecali yoktur.