Mekke'nin fethi, tarihin en önemli olayı!

A -
A +

Dün, yeni yıldan yeni yılın ilk gününden bahsetmiştik. 1 Ocak günü aynı zamanda Mekke-i mükerremenin de fethidir; zamanımızdan 1378 sene önce dün fethedilmişti... Hudeybiye Anlaşması gereğince, Müslüman olsun veya olmasın herkes, istedikleri kabîleye sığınabilecekti. Kimseye zarar verilmeyecekti. Kureyşli kâfirler, bu anlaşmaya rağmen, Mekke'de bir gece Huzaâ kabîlesine saldırmışlar, yirmiden fazla kimseyi öldürmüşlerdi. Huzaâ kabîlesi Resûlullahtan yardım istedi. Allahü teâlâ bu durumu Sevgili Peygamberine bildirdi. Resûlullah efendimiz, Medîne'de Meymune vâlidemizin evinde abdest alırken, Müslümanların feryâdını işitip; - Lebbeyk! Yanî davetinize icâbet ediyorum, yardımınıza geliyorum, buyurdu. Sonra, Kureyş müşriklerine bir mektup gönderdi. Mektupta şöyle buyuruyordu: "Huzaâ kabîlesine saldırmaktan vazgeçin ve öldürdüğünüz kimselerin diyetini verin. Bunları yapmazsanız, sizinle harb edeceğimi bildiririm..." Geldiği gibi geri dönecek! Müşrikler bu teklifi kabûl etmediler. Daha o zaman Müslüman olmayan Ebû Süfyân'ı elçi olarak gönderip, yaptıklarını örtbast etmek için anlaşmayı yeniletmek istediler. Ebû Süfyân daha yolda iken, Peygamber efendimiz, "Ebû Süfyân anlaşmayı yenilemek, müddetini uzatmak için geliyor. Fakat, isteği hâsıl olmayıp geldiği gibi geri dönecek!" buyurdu. Nihâyet elçi, Resûlullah efendimizin huzuruna gelerek dedi ki: - Ben, Hudeybiye Sulhnâmesini yenilemek ve müddetini de uzatmak için geldim. Peygamber efendimiz; - Biz, Hudeybiye Sulhnâmesine aykırı bir davranışta bulunmayız ve onu değiştirmeyiz, buyurdu. Elçi, tekrar tekrar; "Sulhnâmeyi değiştirelim! Yenileyelim!.." dediyse de, sevgili Peygamberimiz, ona hiçbir cevapta bulunmadı. Kureyş elçisi, gösterdiği bütün gayretlerin hiçbir fayda vermediğini görünce, Mekke'ye dönüp, müşriklere durumu anlattı. Artık onlar için, beklemekten başka yapacak bir şey kalmamıştı. Sevgili Peygamberimiz Mekke'yi fethetmeye karar verdi. Çünkü Kureyşliler ahdlerinde durmamışlar ve muâhedeyi bozmuşlardı. Fakat bu sırrı gâyet gizli tutuyor, müşriklere hazırlanma fırsatı vermeden ve Harem-i şerîfte kan dökülmeden Mekke'yi teslim almak istiyordu. Bu bir harp tedbîri idi. Zîrâ, Mekke fethedilince, kim bilir niceleri Müslüman olmakla şereflenecekti. Bu durumu Hazreti Ebû Bekir'e ve Eshâbının ileri gelenlerinden birkaçına bildirdi. Eshâbına, sefer için hazırlık yapmalarını emredip, nereye gidileceğini bildirmedi. Eshâb-ı kirâm, cihâd için hazırlığa başladılar. Peygamber efendimiz, ayrıca çevredeki Müslüman kabîlelerden Eslem, Eşçâ, Cüheyne, Husayn, Gıfâr, Üzeyne, Süleym, Damra ve Huzâaoğullarına haber gönderip; "Allahü teâlâya ve âhiret gününe îmân edenler, Ramazan-ı şerîfin başında Medîne'de bulunsunlar" buyurarak onları harbe katılmaya davet etti. Habîbullah efendimiz, bir tedbîr olarak, Mekke'ye giden yolları tutup, irtibâtı kesmek üzere, Hazreti Ömer'e vazife verdi. Hazreti Ömer, derhal dağ yollarına, geçitlere ve diğer yol başlarına nöbetçiler dikip; "Mekke'ye gitmek isteyen herkesi geri çevireceksiniz!" emrini verdi. Sevgili Peygamberimiz, bu işin gizlice yürütülmesi için; "Yâ Rabbî! Yurtlarına ansızın varıp, kavuşuncaya kadar, Kureyşlilerin câsus ve habercilerini tut, görmez ve işitmez eyle. Bizi ansızın görüp işitsinler" diyerek Allahü teâlâya duâ etti. Tespit edilen sefer günü gelince ordu yola çıktı. Kâinatın efendisi hazret-i Muhammed aleyhisselâm, Müslümanların en fazîletli tabakası olan Eshâb-ı kirâmdan oluşan ordusu ile, şehirlerin en şereflisi Mekke'yi kan dökmeden, can yakmadan ve kimseyi incitmeden kolay bir şekilde fethetti. Tekbir sesleri arasında... Şanlı peygamberimiz; mağrur bir kumandan ve azametli bir fâtih gibi değil, bindiği devesinin üstünde başı eğik, boynu bükük bir hâlde mütevâzı bir tavır içinde, Allahü teâlâya hamd ve senâ ederek, Mekke'ye girdi, tekbîr sesleri içinde Kâbe-i şerîfe vardı. Allahın evini putlardan temizleyip içeri girdiler, fetih ve şükür namazı kıldıktan ve genel bir af ilân ettikten sonra, Ebû Tâlib'in kızı ve Hazret-i Ali'nin kız kardeşi Ümm-i Hânî'nin evine gitti. Mekke'nin fethi İslâm târihinde değil, bütün cihân târihinde benzeri bulunmayan bir hâdisedir. Îmânları-İslâmlıkları sebebiyle yurtlarından ayrılan Sevgili Peygamberimiz ve Eshâb-ı kirâma, Allahü teâlânın en büyük lütuflarından biridir. Bu fetihle, Arabistan yarımadasında şirkin, cemiyet ve güç hâlindeki varlığı sona ermiş, Kâbe ve civârı putlardan temizlenmiş, tevhîd inancı kesin hâkimiyetini îlân etmiştir. Mekke'nin fethi ile Arabistan yarımadasında ilk İslâm Devleti de kuruluşunu tamamlamış, bundan sonra İslâmiyet üç kıtaya hızla yayılmaya başlamıştır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.