Musa aleyhisselâm, Firavun'un öldürme teşebbüslerinden, onun tehdidinden Allahü teâlâya sığındı. Bu hususta Mümin suresinin 27. ayet-i kerimesinde mealen buyuruldu ki: (Musa [aleyhisselâm, Firavun'un tehdidini işitince, yanında bulunanlara]; "Hesap gününün hak olduğunu tasdik etmeyen, ahirete inanmayan her kibirli insanın şerrinden, benim ve sizin Rabbiniz olan Allahü teâlâya sığınırım!" dedi.) Allahü teâlâ, Firavun'un tehdidini, buna karşı Hazreti Musa'nın Allahü teâlâya sığınıp, başka bir şey yapmadığını zikrettikten sonra, onun tevekkülünün neticesi olarak, Firavun'un etrafında bulunan bir mümin vasıtasıyla, Hazreti Musa'ya yardım ettiğini bildirmişti. Bu mümin de Hazreti Hazkîl idi. Bu arada Musa aleyhisselâm, tebliğ vazifesine devam ediyor, hiçbir şekilde vazifesinden geri durmuyordu. İsrailoğullarının ona bağlılıkları, Firavun ve kavmini endişelendiriyor, bunlardan çekinmelerine sebep oluyordu. Benî İsrailden Hazreti Musa gibi büyük bir peygamberin çıkması ve İsrailoğullarının, hemen onun etrafında toplanmaları, Kıptîleri elbette rahatsız ediyordu. Bu hâlden en çok müteessir olup kaygılanan da Firavun idi. Onlar kuvvetlenip, Kıptîlere galip gelecek hâle gelince, korkuları daha da arttı. Firavun, Nil Nehrinin kenarında hususî bir çardak hazırlattı. Orada oturuyor, gelip geçen İsrailoğullarını, Musa aleyhisselâma tâbi olmaktan vazgeçmeye çağırıyor; onları kendi dinine davet ediyor; tatlı ve okşayıcı sözlerle onların muhabbetlerini cezbetmeye çalışıyordu. Onlara diyordu ki: - Ey eşraf! Ben, sizin için, benden başka bir ilâh bilmiyorum. Ey kavmim! Mısır mülkü benim değil midir? Bu nehirler, benim köşklerim ve bahçelerim arasında akmıyor mu? Bunların hepsi, Musa'dan daha üstün olduğumu göstermiyor mu? Yoksa ben, nerede ise meramını anlatamayacak kadar hakir ve zayıf durumda olan bu Musa'dan daha hayırlı değil miyim? Elbette ben ondan üstünüm. Eğer o davasında sadık olsa, hakikaten peygamber olsa, Rabbi katından, ona altından bilezikler verilirdi. O zamanlar bir kimseyi reisliğe seçmek isteseler, onun kollarına altından bilezikler ve boynuna da altından gerdanlıklar takılır; bunlar o kimsenin başa getirilmiş olduğuna alâmet sayılırdı. Firavun bunu da ileri sürerek, kavmini kandırmak istedi ve "Hani bunun altınları ve bilezikleri?" diye, Hazreti Musa'yı hafife almaya kalktı...