İsrâiloğulları, Hz. İsa beşikte iken kendilerine cevap vermesi üzerine şaşırıp kaldılar, fakat dedikodu yapmaktan ve iftirâlardan da vazgeçmediler. Hazreti Îsâ'nın doğduğu sırada Filistin'deki Yahûdî Kralı, çocukları öldürtüyordu. Hazreti Meryem, oğlu Îsâ aleyhisselâmı alıp, Mısır'a gitti. Hazreti Îsâ, on iki yaşına ulaşıncaya kadar orada ikâmet ettiler. Bu küçük yaşta, kendisinden fevkalâde hâller zahir oldu. Bunlardan biri şu idi: Evinde kaldıkları ağanın bir şeyi kaybolmuştu. Bu evde, fakirler, zayıflar, düşkünler muhtaçlar kalırdı. Ağa, kaybolan bu malı, parayı kimin aldığını anlayamadı. Hazreti Meryem'e bu hâdise çok ağır geldi. Orada kalan diğer insanlar da çok üzüldü. Ev sahibinin canı çok sıkılmıştı. Bu işi siz yaptınız diyerek oradakileri azarladı. Îsâ aleyhisselâm bu hâli görünce, duruma müdâhale etti. O sırada orada biri kör, biri kötürüm iki kişi vardı. Hazreti Îsâ, kör adama seslenip; - Hadi, şu kötürümü al ve ayağa kalk, dedi. -Ben bunu yapamam, diye cevap verince; -Hadi, hadi. Evin şurasındaki delikten, ikiniz parayı alırken yaptığın gibi yap, buyurdu. O böyle deyince, körle kötürüm onu tasdik ettiler ve aldıkları parayı getirdiler. Îsâ aleyhisselâm, insanların gözünde büyüdü. Hâlbuki yaşı daha pek küçük idi. Hazreti Îsâ'nın Mısır'da kaldığı on iki sene içinde kendisinde görülen, fevkalâde hâllerden biri de şudur: Ağanın oğlu, çocuklarının sadakası olarak insanlara ziyafet tertîb etmişti. İnsanlar toplanıp, yemeğe başlayınca, onlara içecek bir şey de vermek istemişti. Küplerin yanına gelince bir şey bulamadı. Canı sıkılıp mahcûb oldu. Îsâ aleyhisselâm bu hâlini görünce, kalktı yanına geldi ve elini küpün ağzına sürdü. Böyle yapar yapmaz küplerin hepsi pek güzel şerbetler ile doluverdi. Oradaki insanlar, parmaklarını ısırırcasına hayrette kaldılar ve ona tazim ettiler. Kendisine ve annesine pek çok mal ve para arz ettiler. Onlar ise kabul etmediler. Hazreti Meryem, oğlu Hazreti İsa ile birlikte Kudüs'e gelip, Nâsıra kasabasına yerleştiler.