Musa aleyhisselâm, tebliğ vazifesine; Firavun ise insanların iman etmelerine mâni olmaya devam ederken, daha önce zikredildiği gibi zaman zaman onlara çeşitli musibetler geldi. Buna rağmen onlar iman etmeyip, her defasında karşı çıktılar. Nihayet onlarda cilt hastalıkları ve üç gün süren karanlık oldu. Firavun, bütün bu durumları ve mallarının helâk olduğunu görünce, korktu. Hazreti Musa'nın, İsrailoğulları ile birlikte Mısır'dan gitmesine izin verdi. Hazreti Musa da bütün İsrailoğullarına haber verdi. Mısır'dan çıkacaklarını ve hazırlıklı olmalarını bildirdi. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselâmı ve İsrailoğullarını, Firavun'un şerrinden kurtarmak ve onlara galip getirmek dileyince ve bunun vakti gelince, Hazreti Musa'ya vahyedip, İsrailoğullarının fertlerini çeşitli evlerde toplamasını, her toplanan evde birer kuzu kesip, kanının kapılara sürülmesini vahyetti ve buyurdu ki: - Düşmanlarınıza azap göndereceğim. Bunun için melekler gelecek, kapısında kan olan eve girmeyecekler. Taze ekmek pişirin! Bu sizin için kolaylıktır. Sonra kullarımı gece yola çıkar. Onları denize kadar götür. Orada emrim sana ulaşır. Musa aleyhisselâm, bunları kavmine söyledi ve bildirildiği gibi yaptılar. Böylece İsrailoğullarına ait olan bütün evlerin kapıları kanla işaretlendi. Kıbtîler, İsrailoğullarına sordular: - Niçin kapılarınıza bu kanı sürersiniz? - Allahü teâlâ size azap gönderecek; biz kurtulacağız, siz helâk olacaksınız. - Rabbiniz size yalnız bu alâmeti mi bildirdi? - Peygamberimiz bize böyle emretti. Musa aleyhisselâmın, yanındakilerle birlikte çıkıp gittikleri gece, Kıbtîlerin her birinin evlerinde çeşitli hâdiseler oldu. Taun hastalığı çıkarak çoğunun kızları öldü. Yani Allahü teâlâ, onların her birine çeşitli musibetler ve sıkıntılar verdi. Herkes başının derdine düşüp, hiç kimse, İsrailoğullarının ayrılıp gitmelerini fark edemedi. Firavun ailesindeki bütün kızlar da taun hastalığına yakalanıp, bir gecede ölmüşlerdi. Kıbtîler onların defni ve gelen musibetin üzüntüsü ile meşgul oldular. Musa aleyhisselâm ve kavmi, işte o zaman, denize, yani Süveyş'e doğru geceleyin hareket ettiler.