Misyonerlerin önde gelen isimlerinden S. Zwemer, 1930'ların başında Kudüs'te Zeytindağı'nda toplanan misyonerler kongresinde yaptığı konuşmada, "Sizin göreviniz, Müslümanların Hıristiyan yapılması değildir. Asıl göreviniz onları dinlerinden soğutmak, dinlerini sorgular, tartışılır hale getirmektir. Bu sağlanırsa gerisi kendiliğinden gelir. Bizim yapmak istediğimizi kendi kendilerine yaparlar" demişti. Bugün Müslüman ülkelerde bu, büyük ölçüde sağlanmış görünüyor. Çünkü dini tartışmadığımız gün geçmiyor. Geçtiğimiz günlerde, bir ilahiyat profesörümüz, Reşid Rıza ve Abduh'tan naklen, "Son peygamber hazreti Muhammedin peygamberliğini kabul etmese de," Allah'a, ahiret gününe iman eden ve amel-i salih işleyen kimseler için korkacakları bir şey yoktur, yani bunlar Cenenete girerler; bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur'ân'ın hedefi değildir. Peygamberimiz 'Yahudiler, Müslümanlar mutlaka Müslüman olsun!' demiyor," sözlerinden sonra, bugünkü Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin hak din olup olmadığı, mensuplarının Cennete gidip gitmeyeceği konusu tekrar tartışılır oldu. "İSLAMİYET ÖNCEKİLERİN HÜKMÜNÜ KALDIRDI" Bu önemli konuda şüpheye düşülmemesi için daha önce konu ile ilgili bir yazıma Diyanet İşleri Başkanlığı'nın verdiği cevabı önemine binaen tekrar yayınlıyorum: "İslamiyet, kendinden önceki dinlerin hükmünü kaldırmıştır. Bu itibarla, hangi dine mensup bulunursa bulunsun, tüm insanlar İslam'a girmekle yükümlüdürler. Müslümanlar dışındaki kutsal kitap sahibi din mensupları için ehl-i kitap terimi kullanılır. Kur'an-ı Kerim'deki ehl-i kitap tabiriyle Yahudilerle Hıristiyanlar kastedilmektedir. Kur'an-ı Kerîm'de Hıristiyanların Hz. Muhammed (s.a.v.) ve O'na indirilen Kur'an-ı Kerim'e inanmadıkları ve Hz. İsa (a.s.)'ya, Allah'ın oğlu ve üçün üçüncüsü dediklerinden dolayı kâfir oldukları bildirilmektedir. Kuran-ı Kerim'de, Yahudi ve Hıristiyanların bozuk inançları yüzünden imansız durumuna düşmeleri hakkında şöyle buyurulur: "Şüphesiz ki: "Allah ancak Meryemoğlu İsa Mesih'tir", diyenler kâfir olmuşlardır. Ey Muhammed! Deki: "Allah, Meryemoğlu İsa Mesih'i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helâk etmek istese, O'na kim engel olabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti yalnız Allah'a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir" (el-Mâide, 5/17). Peygamberlik müessesesini kökten kabul etmemek veya herhangi bir peygamberin nübüvvetini inkâr da küfürdür. Bu yüzden diğer peygamberleri kabul etmekle birlikte Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'i Allah'ın (c.c.) elçisi olarak kabul etmeyen yahudiler, yine Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğini tanımayan Hıristiyanlar küfre düşmüşlerdir. Bir peygambere ilâhlık isnat etmek de küfürdür. Nitekim Hıristiyanlar Hz. İsa (a.s.)'nın Allah olduğunu söyledikleri için kâfir sayılmışlardır (bk. el-Mâide 5/17, 72). "Yahudiler; "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler. Hristiyanlar da: "Mesih (İsa) Allah'ın oğludur" dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan inkarcıların sözlerini taklit ediyorlar" (et- Tevbe, 9/ 30). CENNETE GİREBİLMENİN ŞARTI! Bir kısmına İşaret ettiğimiz bu âyetlerden açıkça anlaşılmaktadır ki, Allahu Teâlâ'nın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed (S.A.V.)'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna ve Kur'an-ı Kerim'deki bütün esaslara, olduğu gibi iman etmeyen hiçbir kimse İslam inancına göre müslüman değildir. Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin peygamber olarak gönderilmesinden sonra bütün insanların ve bilhassa Yahudi ve Hıristiyanların kendi dinî kitapları gereğince Hz. Muhammed (S.A.V.)'in peygamberliğini tasdik edip İslam'ı kabul etmeleri gerekir. Aksi takdirde kendi kitaplarını ve dinlerini inkar etmiş olurlar. Bu itibarla, Allah'ın varlığına ve birliğine, Hazreti Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna ve Kur'an-ı Kerim'deki bütün esaslara, olduğu gibi iman etmeyen bir kimse İslam inancına göre cennete giremez."