Bütün nimetlerin, malların hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâ, zenginlere verdiği nimetlerin kırkta birini, Müslümanların fakirlerine vermelerini, buna karşılık, çok sevap, katkat mükâfât vereceğini buyurmaktadır. Bu kadar az bir şeyi, istediğin herhangi bir din kardeşine vermemek, ne büyük insâfsızlık ve inatçılık olur. İslâmın üçüncü şartı olan bu zekâtı vermek, elbette lâzımdır. Zekâtı seve seve ve İslamiyetin emir ettiği kimselere vermelidir. Allahü teâlâ, zekâtı verilen malı elbette artırırım ve hayırlı yerlerde kullanmanızı nasîb ederim. Zekâtı verilmiyen malı, dert ile, belâ ile istemiyerek harcattırırım, elinizden alır, düşmanlarınıza veririm, siz de bu hâli görür, kendinizi yer, yanıp kavrulursunuz! buyuruyor. Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, hep kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, İslamiyete tam inanılmamasıdır. Mümin olmak için, yalnız Kelime-i şehâdeti söylemek yetişmez. Münâfıklar, kalbi kâfir olduğu halde, Müslüman görünenler de bunu söylüyor. Kalbde iman bulunduğuna alâmet, İslamiyetin emirlerini seve seve yapmaktır. Zekât niyeti ile fakire bir altın vermek, yüzbin altın sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü, zekât vermek, farzı yapmaktır. Zekât niyeti olmadan verilenler ise, nâfile ibâdetir. Farz ibâdetin yanında nâfile ibâdetlerin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla kadar bile değildir. Şeytân aldatarak, kazaları kıldırtmıyor, nâfile kılmağı, (nâfile hacca ve ömreye gitmeği) güzel gösteriyor. Zekât verdirmeyip, nâfile hayırları, göze güzel gösteriyor. İslâmın şartının dördüncüsü, mubârek Ramazan ayında, her gün oruç tutmaktır. Mubârek Ramazân ayında her gün, muhakkak oruç tutmalıdır. Olur olmaz sebeblerle, bu mühim farzı elden kaçırmamalıdır. Peygamberimiz buyurdu ki: "Oruç, mümini Cehennemden koruyan bir kalkandır." Hastalık gibi, mecbûrî bir sebeple oruç tutulmazsa, gizli yimeli ve özür bitince hemen kaza etmelidir. İslâmın beşinci şartı hacdır, ömründe bir kerre, Mekke şehrine gidip, hac vazîfelerini yapmaktır. Hadis-i şerifte, "Kabûl olan bir hac, geçmiş günahları yok eder" buyuruldu. Hepimiz Onun kuluyuz. Başı boş, sâhibsiz değiliz. Sâhibimizin emirlerine, yasaklarına göre yaşamalıyız ki, azâbdan kurtulabilelim. İslamiyete uymıyanlar, inatçı kul, aksi, âsî memûr olur ki, cezâ çekmeleri lâzım gelir.