İslam büyükleri kimseyi aşağılamaz, herkese merhametle yaklaşırlardı. Günahkârlara bile acır, onları hor ve hakir görmezlerdi. Hattâ kendi vücudlarının makaslarla lime lime edilmesini isterler de, onlardan birinin bir günaha giriftar olması sebebiyle Cehennemde yanmalarına razı olmazlardı. Günahkârlara karşı şefkat ve merhameti, onlara beddua etmekten üstün görürlerdi. Mutarrif bin Abdillâh buyurdu ki: "Günahkârlara karşı nefsinde acıma hissi duymayan bir kimse, hiç olmazsa onların lehine tevbe ve istiğfar ile duâ etsin! Zira yeryüzündekilere Allah'tan mağfiret dilemek, meleklerin ahlâkındandır!" Zübeyr bin Nüaym buyurdu ki: "Vallahi ben, kendi vücudumun makasla parça parça kesilmesini isterim de, hiçbir kulun Allah'a isyan etmesini arzu etmem!" Habîb-i Acemî hazretleri, Kur'ân-ı kerimden bir azâb âyeti veya Cenâb-ı Hakk'ın bazı kimselere gazab ettiğini bildiren bir âyet okunduğu zaman ağlar ve; "Ey Allah'ım! Sen, benim kalbime onlar için merhamet duygusu vermişsin. Dilersen onları bağışla, dilersen onların yerine bana azâb et!" derdi. "Kalbime onlar için merhamet duygusu vermişsin!" sözünden maksadı, Allah'tan onların bağışlanmasını, hidayete kavuşmaları hususudur. Yoksa onların Allahü teâlâya asi olmalarını hoş görme değildir. Çünkü, kâmil bir Müslüman, Cenab-ı Hakk'ın gazab ettiğine gazab eder, Cenab-ı Hakk'ın razı olduğu şey için de rızâ gösterir. Allah için sever, Allah için buğzeder. Bu imanın esasıdır. Çünkü hadis-i şeriflerde şöyle buyuruldu: "İbadetlerin en kıymetlisi, Allah için sevmek ve Allah için düşmanlıktır." "Üç şey imanın tadını artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah'ın düşmanlarını sevmemek." İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki: Muhammed aleyhisselama tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilmektir. Onu beğenmeyenleri sevmemektir. Sevgiye gevşeklik sığmaz. Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr