Peygamber efendimiz, Hudeybiye antlaşmasından sonra, İslâmın bütün dünyaya yayılması ve insanların Cehennemden kurtulup, ebedî saâdete kavuşmaları için hükümdarlara elçiler göndermek istiyordu. Zîrâ o, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. Bu sebeple bir gün, Eshâb-ı kirâma, " Bazınızı, yabancı hükümdarlara göndermek istiyorum. Sakın, İsrâiloğullarının, Peygamberlerine karşı davrandıkları gibi, siz de bana karşı davranmayasınız!" buyurunca, Eshâb-ı kirâm, " Yâ Resûlallah! Biz, sana karşı, hiçbir zaman, hiçbir şey hakkında aykırı davranmayız. Sen, bize, istediğini emret, bizi istediğin yere gönder!" cevabını verdiler: Bunun üzerine İslâmiyete da'vet etmek üzere, Hükümdarlara birer mektupla altı sahâbî gönderildi. Bu altı elçiden birisi de, Abdullah bin Huzâfe idi. Peygamberimiz onu, Kisrâ'ya ya'nî İran şâhına göndermişti. Peygamberimizin Kisrâ'ya yazdığı mektup şöyleydi: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Allahın Resûlü Muhammed'den, Farsların büyüğü Kisrâ'ya! Hidâyete uyan, doğru yolu tutanlara, Allaha ve Resûlüne îmân edenlere, Allahtan başka hiçbir ilâh ve ma'bûd olmadığına, O'nun eşi, ortağı bulunmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet getirenlere selâm olsun! Ben, seni, Allaha îmâna da'vet ediyorum! Çünki ben; Allahın, kalbleri diri ve akılları başında olanları uyarmak, kâfirler hakkında da, o azâb sözü gerçekleşmek için bütün insanlara göndermiş olduğu Peygamberiyimdir! Öyle ise, Müslüman ol, selâmeti bul! Da'vetimden yüz çevirir, kaçınırsan, bütün Mecûsîlerin günâhı senin boynuna olsun!" Peygamberimizin, İran Şâhı'na göndermiş olduğu parşömen üzerine yazılmış bulunan mektubun aslı, 1962 yılı kasımının sonuna doğru Şam'da bulunmuştur. Abdullah bin Huzâfe hazretleri, Peygamberimizin mektubunu Kisrâ'ya sunmak üzere, Bahreyn vâlisi Münzir bin Sava'ya başvurdu. O da, onu Kisrâ'ya yolladı. Abdullah bin Huzâfe'nin bildirdiğine göre, kendisi, Kisrâ'nın kapısına kadar vardı. Yanına girmek için izin istedi. Kisrâ, önce köşk salonunun süslenmesini emretti. Sonra, Fars devlet adamlarının, daha sonra da, Peygamberimizin elçisinin içeri alınmasına müsâade etti. (Devamı yarın)