Abdullah bin Mes'ûd hazretleri, gençliğinde fakîr idi. Bundan dolayı çobanlık yapıyordu. Bir gün koyun güderken Peygamber efendimiz ve hazret-i Ebû Bekir ile karşılaştı. Resûlullah, "Ey genç! İçmemiz için sütün var mı?" diye sordu. O da, "Yok efendim" deyince, Peygamber efendimiz, hiç yavrulamamış bir koyunun memesini elleri ile sıvazlayıp, duâ etti. Koyunun memesi derhal süt ile doldu. Hazret-i Ebû Bekir, büyük bir kap getirip doldurdu. Bu sütten içtiler. Peygamber efendimiz sonra: "Çekil, büzül" buyurdu. Koyunun memeleri eski hâline geldi. Abdullah bin Mes'ûd, olanları hayretler içinde seyretti. Dayanamayıp sordu, "Bu nasıl oldu? Hiç sütü olmayan koyundan bu kadar sütü nasıl sağdınız? Söylediğiniz duâyı lütfen bana da öğretin." Peygamber efendimiz, başını sıvazlayıp, "Allahü teâlâ sana rahmet etsin! Sen Hakkı öğrenebilecek bir çocuksun" buyurdu. Bu mucizeyi gören ve konuşmaları işiten genç, "Siz sıradan bir kimse değilsiniz. Senin, Cenâb-ı Hakkın Peygamberi olduğuna inandım" deyip Kelime-i şehâdet getirdi ve Müslüman oldu. Abdullah bin Mes'ûd hazretleri Mekke'de ilk defa açıktan Kur'ân-ı kerîm okuyan sahâbîdir. Bir gün Eshâb-ı kirâm, bir yerde oturup sohbet ediyorlardı. İçlerinden birisi, "Resûlullahtan başka, hiç kimse çıkıp da Kur'ân-ı kerîmi müşriklere karşı açıktan okuyamadı. Bunu yapacak kimse yok mu?" dedi. İbni Mes'ûd hazretleri hemen atılıp, "Ben okurum" dedi. Ertesi gün, Makâm-ı İbrâhim'e gitti. Müşrikler orada toplanmış hâldeydiler. İbni Mes'ûd hazretleri Besmele-i şerîfe çekip, "Errahmânu allemel Kur'âne..." diyerek Rahmân sûresini okumaya başladı. Müşrikler hep birlikte üzerine yürüdüler. Tekme tokat vurmaya başladılar. Yüzü gözü her tarafı yara bere içerisinde kaldı. Fakat o, sanki hiçbir şey yapılmıyormuş gibi sâkin sâkin Kur'ân-ı kerîmi okumaya devam etti. Okuması bittikten sonra Eshâb-ı kirâmın yanına vardığında, "Korktuğumuz başımıza geldi. Bir daha gidip onların yanında okuma!" dediler. O, "Hayır yine gidip okuyacağım. Müşrikleri ilk defa böyle perişan hâlde gördüm. Onların âcizliği beni çok sevindiriyor. Bana yapılan işkencelerden acı duymuyorum" cevabını verdi. O, ertesi günü yine gidip, tekrar okudu. Yine tartakladılar. Hattâ kızgın çöllere yatırıp işkence ettiler. O yine aldırmadan okumalarına devam etti. Sonunda müşrikler çâresiz kaldılar. İşkenceler dayanılmayacak hâle gelince önce Habeşistan'a, sonra da Medîne'ye hicret etti.