Müzmin bekârların savunmaları

A -
A +

Evliliğin öneminden ve faydalarından sık sık bahsetmem sebebiyle, bazı "müzmin bekârlar" savunmaya geçip, "Evleniyor da ne oluyor, üç-beş ay sonra ayrılıyorlar; ayrılmasalar da evde huzursuzluk, sıkıntı eksik olmuyor" diyerek kendilerini haklı göstermeye çalışıyorlar. Önce şunu söyleyeyim; ayrılmalar zannedildiği kadar çok değil. Muhafazakâr, dindar çevrelerde boşanmaların oranı diğerlerine göre çok düşük. Yüzde onu bile geçmiyor. (Diğer kesimlerde % 40 civarında) Fakat olumsuzluklar çok konuşulduğu, devamlı gündemde tutulduğu için, evlenenlerin çoğunun ayrıldığı zannediliyor. Huzursuzluk ve geçimsizlik de böyle. On aileden birinde geçimsizlik varsa hep bu konuşulduğu için sanki hepsi huzursuzmuş gibi algılanıyor. Buna sebep de, geçimsiz ailelerin bu konuda kendilerini haklı çıkarmak için her ortamda bu olumsuzlukları dile getirmeleridir. Ayıp telakki edildiği için de, geri kalan dokuz aile "huzurlu" bir yuvalarının olduğunu, geçimsizlik problemlerinin olmadığını anlatmıyorlar. Anlatmadıkları için onlar da, huzursuz aile sınıfına dahil edilmiş oluyorlar. Aslında bu ayıp olan, günah olan bir şey değildir. Zaman zaman yeri geldiğinde, Cenab-ı Hakkın verdiği bu huzur nimeti izhar edip, tereddütlü gençlerin gönüllerine su serpmelidirler, onları cesaretlendirmelidirler. Çünkü dinimizde, iyiliğe, hayıra vesile olan onu işlemiş gibi sevap alır. Dinimizin emri gereği iki gencin evlenip yeni bir yuva kurmalarına vesile olmak çok büyük sevaptır. Bu ailede işlenen her sevaba buna vesile olanlar da ortak olur. Ulu orta konuşup, evlenmelerine mani olanlar da onların işledikleri günahlara ortak olurlar. Her ailede ufak tefek sıkıntılar olur. Bu hayatın gerçeğidir. Hayatın diğer safhalarında hiç sıkıntı olmuyor mu? Sanki bekârlığın hiç mi sıkıntısı yok? Aslında bekârlık başlı başına problemli bir hayattır. Bekârlık, güzelim aile hayatını tepip kendi elleriyle kendini rezilliğe atmaktan başka bir şey değildir. Daha önce de yazdık; evlilik sağlık açısından bedenin maddi ve ruhi yönden sigortasıdır. Bunu ben söylemiyorum, tıpta söz sahibi olan doktorlar söylüyor. Bu kadar derine dalmaya da gerek yok. Herkes çevresindeki müzmin bekârların, ileri yaşına rağmen hiç evlenmemiş kimselerin haline baksın yeter. Böyle kimselerin perişanlıklarını, ruhi dengesizliklerini görmemek için kör ve sağır olmak lazım. Dinimizin emir ve yasaklarında bilinen bilinmeyen sayısız, hikmetler faydalar vardır. Kadını da erkeği de O yarattığına göre, onların nasıl huzurlu olacaklarını, bedenen ve ruhen nasıl sağlıklı olacaklarını da en iyi O bilir; bundan şüphemiz yok. Kur'an-ı kerimde "Allah, evlerinizi, sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı." (Nahl 80) buyurduğuna göre, huzuru başka yerde aramak lüzumsuzluk, boş iş olur. Hatta yaratılışa aykırı olduğu için zararlı bir iş olur. Tabii ki, her nimetin bir külfeti olduğu gibi, bu "huzur" nimetinin de bir külfeti olacaktır. Güle kavuşmak isteyen üzerindeki, birkaç küçük dikene de katlanacak. Cenab-ı Hak o kadar ihsan sahibidir ki, bu küçük dikenlere sabrı bile karşılıksız bırakmıyor. Dünyada ve ahirette misliyle bunun karşılığını veriyor. Peygamberimiz bakınız bunu nasıl müjdeliyor: "Hanımının huysuzluklarına katlanan erkek belâlara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükâfâtlara kavuşur. Kocasının huysuzluklarına sabreden kadın da, Hz. Âsiye gibi sevâba kavuşur." Bu büyük nimet yetmez mi? Bir Müslüman için bundan büyük nimet olur mu? > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.