Câbir-i Ensârî'den rivâyet olundu. Bir gün bir cenâze götürdüler. Resûlullah Efendimiz çekinip, namazını kılmadı. Sual ettiler ki: Yâ Resûlallah! Şimdiye kadar, hiçbir cenâzeden çekinmeyip, gördüğünüz gibi namazını kılardınız. Hikmeti ne oldu ki, bu cenazenin namazını kılmadınız. Cevâbında buyurdular ki: "Bu şahıs, benim yârim Osmân'a buğzederdi. Osmân'a buğzeden kimseye Allahü tebâreke ve teâlâ buğzeder. Bir kimseye ki, Allahü teâlâ buğz eder. Benim onun namazını kılmam uygun mudur?" Âişe-i Sıddîka nakletmiştir. Bir gün Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: "Yâ Âişe! Dilerim ki, eshâbımdan ba'zısı buraya, yanıma gelsinler. Onlara ba'zı söyleyeceklerim vardır. Söyleyeyim." Dedim; yâ Resûlallah! Ebû Bekir'i çağırayım mı? Bir şey söylemedi. Bildim ki, onu dilemez. Dedim; Ömer'i çağırayım mı? Onun için de bir şey demedi. Bildim ki, onu dahî dilemez. Dedim; amcan oğlu Ali'yi çağırayım mı? Ona da bir şey söylemedi. Dedim; Osman'ı çağırayım mı? Buyurdular ki; "Çağır gelsin!" Çağırdım, Hazret-i Osman geldi, Resûlullah'ın huzur-ı şerîfinde durdu. Resûlullah hazretleri ona ba'zı şeyler söyledi. Onun rengi değişti. Ba'zı şeyler de söyledi. Rengi eski hâlini aldı. Hazreti Osman'ın evini muhâsara ettikleri günde, ona dediler ki: Niçin karşılık vermezsin. Dedi ki: Hazreti Resûlullah benim ile sözleşmiştir. Bana çok söz söylemiştir. Ben bu belâya sabrederim. Hazreti Âişe demiştir ki: Benim zannım öyledir ki, Hazreti Habîb-i ekrem o vakit ona bu kıssayı haber vermiştir. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: "Peygamberler (aleyhimüsselâm) hayâtlarında iken birer kimse ile öğünmüşler idi. Ben de Osmân bin Affân ile öğünürüm". Bir yerde de buyurdu ki: "Bütün melekler benimle iftihâr ederler. Ben Osmân ile iftihâr ederim." Bir yerde de buyurdu ki: "Mahşer gününde bütün Peygamberler (aleyhimüsselâm) eshâblarından birisini refîk edip, onunla gezerler. Bir ân yanlarından ayrılmazlar. Ben de Osman'ı refîk edinirim. Bir ân onsuz olmam. Cennet'te benim refîkim Osmân olacaktır."