Namazlar arasındaki fark!

A -
A +

Namazdan namaza fark vardır. Namazlar arasındaki fark, kılanlar arasındaki farktan gelir. Bir ibâdeti yapan iki farklı kimseye, eşit sevâb verilmez. Bir makbûl, sevgili kula, başkalarının o işine verilen sevâbdan çok sevâb verilir. "Âriflerin gösteriş olan ibâdetlerine, cahillerin hâlis amellerinden daha çok sevâb verilir" demişlerdir. Âriflerin hâlis amellerine kimbilir ne kadar çok verilir? Bunun içindir ki, Ebû Bekr "radıyallahü anh", Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" bir yanılmasının, kendi doğru ve hâlis amelinden daha kıymetli olduğunu bilerek, "Keşke Muhammed aleyhisselâmın bir sehvi olsaydım" demiş, bütün ibâdetlerini verip Onun "aleyhissalâtü vesselâm" bir yanılmasını almak istemiştir. Yani Onun bir sehvi olmağı istemiştir. Bütün amellerini, hâllerini, Onun bir yanlış işinden aşağı bilmiştir. Meselâ, Onun dört rek'atli namazda yanılıp, ikinci rek'atte selâm vererek kıldığı bir namazına, bütün ibâdetlerini değiştirmek istemiştir. İşte nihâyete yetişmiş büyüklerin namazlarına dünya ve âhırette çok şeyler verilir. Öyle olur ki, nihâyete ermiş olan, namazda okurken ve tesbîh ve tekbîr ederken, dilini, Mûsâ aleyhisselâma söyleyen ağaç gibi bulur. Bütün âzâsını, vâsıta ve âlet olarak görür. Öyle zamanlar olur ki, namazda bâtını, hakîkati yani kalbi ve ruhu, zâhirinden, sûretinden yani his uzuvlarından, duygularından ayrılıp gayb âlemine (yani ruhlara ve meleklere) karışır ve bilmediğimiz bir bağ ile, o âleme bağlanır. Namazı bitince, yine dünyaya döner. Bu dört şeyi (farzları, vâcibleri, sünnetleri ve müstehâbları ) kusûrsuz yapmak, ancak nihâyettekilere nasîb olur. İşin başında olanlar ve cahiller, bunları tam yapamaz. Yani yapmaları mümkün ise de, yapabilmeleri çok güçtür. Bazı manevi hallere kavuşmak için sabretmek ve razı olmak, başa gelenlerden şikayetçi olmamak lazım. Bekara sûresi yüzellialtıncı âyetinde meâlen, "Müminlere bir sıkıntı gelince, innâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn derler" buyuruldu. Sabretmek ve dayanmak lâzımdır. Kazaya rıza lâzımdır. Şûrâ sûresi otuzuncu âyetinde meâlen, "Size gelen sıkıntılar, kendi kazandıklarınızdır. Çoğunu da af edip, size göndermiyor" buyuruldu. Rûm sûresi kırkbirinci âyetinde meâlen, "İnsanların yaptıkları işlerle, karada ve denizde fesâd hâsıl oldu. Herşey bozuldu" buyuruldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.