Nankör kavim!..

A -
A +

Musa aleyhisselâm, kavmindeki cahillere nasihat etti. Allahü teâlânın, onları diğer insanlardan faziletli kıldığını hatırlatarak buyurdu ki: "Hak teâlânın, Firavun kavminin şerrinden kurtararak size selâmet verdiğini düşünün! Hani onlar size şiddetli sıkıntılar, meşakkatli işler vererek azap ediyorlardı. Hatta erkek çocuklarınızı öldürüp, kız çocuklarınızı hizmetkâr olarak kullanıyorlardı. Bunlar sizin için büyük bir belâ ve sıkıntı değil miydi? Allahü teâlânın, düşmanlarınızı helâk edip, sizleri kurtarması da, sizin için büyük bir nimet değil midir? O hâlde edebe riayet edin! Onun nimetlerine şükredin, nankörlük etmeyin! Onu bırakıp, başkasına tapmayı istemeniz, pek büyük bir hata ve en büyük kabahattir." Allahü teâlâ, Firavun ve avenesini boğup, Musa aleyhisselâmı ve yanındakileri kurtarınca, Musa aleyhisselâm, on ikişer bin kişilik iki orduyu Firavun'un şehirlerine gönderdi. Şehirler boş gibi idi. Allahü teâlâ, Kıptî kavminin ileri gelenlerini, reislerini, önderlerini, askerlerini, kumandanlarını helâk etmiş; geride kadın, çocuk, hasta ve yaşlılardan başka kimse kalmamıştı. Ordunun birine Yûşa aleyhisselâm, diğerine ise Kâlib bin Yukna kumandanlık ediyordu. Ordular, Firavun'un şehirlerine girdiler. Mal ve hazine olarak ne varsa, hepsini ganimet olarak topladılar. Taşınabilecek olanları alıp götürdüler. Taşınamayacakları ise başkalarına sattılar. Böylece İsrailoğulları, çektikleri sıkıntıların mükâfatını daha dünyada iken gördüler. İsrailoğulları, aralarında başta Musa aleyhisselâm olmak üzere, Harun ve Yûşa aleyhimüsselâm gibi peygamberler bulunduğu için; çok rahmete, bol nimetlere, rahata, huzur ve saadete kavuşuyorlardı. Fakat bütün bunlara rağmen, nankörlük ve edebe riayetsizlik hâlleri devam ediyordu. İsrailoğullarının bu garip hâli unutulmamış, asırlarca insanlara ders ve ibret olarak söylenip, anlatılmıştır. İsrailoğulları, Mısır'dan kurtulduktan sonra Tîh Sahrasına geldiler. Burada da hoşnutsuzlukları devam etti. Mısır'da gördükleri zulmü unutmuş gibi, Hazreti Musa'ya dediler ki: - Bizi şehirlerden, mamur yerlerden çıkarıp, gölge bulunmayan bir sahraya getirdin. Bunun üzerine Allahü teâlâ, onların üzerlerine, yağmur bulutlarına benzemeyen, beyaz, hafif bir bulut gönderdi. Bu bulut, yağmur bulutundan daha açık, hafif, hoş ve serin olup, onlara gölgelik yapar; hareket ettiklerinde başlarının üzerinde, onlarla birlikte giderdi. Konakladıkları zaman başları üzerinde dönüp durur, onları çölün hararetinden korurdu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.