Batı Hıristiyan âlemi (İngilizlerin kılavuzluğunda), Osmanlı'yı yıktıktan sonra plânladıkları bir süreç sonunda İslamiyeti tamamen yer yüzünden kaldılarabileceklerini düşünüyorlardı. Fakat hesap tutmadı. İslama ilgi daha da arttı. Bunun üzerine 80'li yıllarda, komünizmin çöküşünden sonra yeni bir proje ortaya konuldu. Bu projenin özeti şöyle: Bugün, en büyük tehlike halini alan İslamiyeti tamamen ortadan kaldıramayacağımız anlaşıldığına göre, biz kendimiz bir İslam geliştirelim, bunu Müslümanların ileri gelenleri vasıtası ile sunup kabul ettirelim. Bizim kontrolümüzde, istediğimiz şekilde yönlendirebileceğimiz bir İslam ortaya çıkartalım. Bu şekilde, bizim açımızdan İslam tehlike olmaktan çıkmış olur... Şimdi bütün dünyada, özellikle İslam dünyasında bu projenin gerçekleşmesine çalışılmaktadır. Bunun ismi, "Ilımlı İslam" mı olur, "Light İslam" mı olur; bu o kadar önemli değil. Önemli olan, "gerçek İslam" olmayacağıdır. Batı'nın tasvibinden geçmiş olmasıdır. Dinlerarası Diyalog projesinin arkasında da, 11 Eylül eyleminin arkasında da, El Kaide vahşetlerinin arkasında da hep bu çalışma var. Bu tür eylemlerle, Müslümanlar sürekli suçlandı, aşağılandı. Sonunda, Müslümanlar kendilerini savunmak zorunda kaldı: Bu tür eylemlerde bulunanlar gerçek müslüman değildir, bunlar gerçek müslümanları temsil etmez diyerek karşı atağa geçtiler. Batı'nın istediği de zaten buydu. O zaman gerçek İslam neyse ortaya koyun biz de görelim, dediler. Osmanlının yıkılmasından sonra dağınık ve başsız kalan İslam âleminde, gerçek İslam şudur, budur tartışması başladı. İşte tam bu safhada istedikleri İslamı, değişik ülkelerde, değişik kesimler kanalıyla sunmaya başladılar. El altından kendilerinin yönlendirdikleri kitap yazma, barış ve hoşgörü maskeli uluslararası konferanslar, toplantılar furyası başladı. Bu meyanda, Batı'nın kendi yazdıkları kitaplara, Kitab-ı mukaddes, ilahi kitap deme alışkanlığı olduğu için, Müslümanlar için de böyle bir kitap yazma ihtiyacını duydular. Değerli yazar Ebubekir Sifil'in bu konuda enteresan bir tespitini özetle aktarmak istiyorum sizlere: "Mısır'da neşredilen "el-Usbû" dergisinde yer alan bir habere göre, "Arap ve İslam Ülkelerinde Dinî Söylemi Geliştirme Komisyonu" tarafından hazırlanan ve 12 ciltte tamamlanması tasarlanan "el-Furkânu'l-Hakk" isimli bir kitabın birinci cildi hazır... Konunun Büyük Orta Doğu Projesi ile ilgisi açık. Orta Doğu'nun hali hazırına nizamat vermek ve bu bölgeyi yeniden tanımlayıp dizayn etmek gibi "büyük" bir projenin sadece askerî ve ekonomik operasyonlarla hayata geçirilemeyeceğini gören küresel zorbalar, Orta Doğu halklarını bölgeyi bekleyen dönüşüme zihnî olarak da hazırlamak için Kitabı Mukaddes türü, Batı'nın isteklerine ters düşmeyen İslam inancını anlatan bir tefsir hazırlatıyorlar. Böylece, Yahudi ve Hıristiyan değerleri üzerine inşa edilmiş, diyaloğa dayalı "güllük gülistanlık" bir "barış" "hoşgörü" ortamı. Şu kadar ki, bu "barış", egemenlerin egemenliğinin tescil edildiği, köleleştirilmesi gerekenlere köleliği kabulden başka bir şansın bırakılmadığı bir ortam üzerine kurulacak!" İslam âlemi tamamen Batı'nın kuşatması altında. Müslümanların nasıl inanacağına bile onlar karar vermek istiyor. Müslümanları kendisine benzetmek istiyor. Bugün Hıristiyan âleminde Hıristiyanlığın sadece ismi var; dine dayalı, emir ve yasakları, ahlâkları yok; çünkü bunların hepsini yok ettiler. "Allah'ın indirdiğini bırak, sen kendi dinini kendin yaz" kampanyası ile de, İslamın içini boşaltıp, gerçek İslamla ilgili olmayan kendilerinin tesis ettiği bir din ortaya çıkartmak istiyorlar. İslamiyeti protestanlaştırmak istiyorlar. Ne diyelim, "Allah kendi İslâm'ını başka İslâm'lardan korusun" diye dua etmekten başka yapacak bir şeyimiz yok. Bilerek veya bilmeyerek bu oyunlara alet olanlar şunu bilsinler ki: "İslâm'ın İslâm'dan başka bir şey olmadığına inanmakla Müslüman olunur. Aksi halde Müslüman olunamaz."