"Nasıl sabahladınız?"

A -
A +

Aliy­yül-Hav­vâs bu­yur­du ki: "Ön­ce­ki İs­lam bü­yük­le­ri­nin, 'Na­sıl­sı­nız?' di­ye hal ha­tır sor­ma­la­rı ba­zan da, Al­lah'a hamd ve şü­kür­den ga­fil dav­ra­na­nı uyar­mak için olur­du. Böy­le­ce onun Al­lah'a şük­ret­me­si­ne se­beb olu­nu­yor ve her iki ta­raf için ha­yır ha­sıl olu­yor­du." Ada­mın bi­ri Pey­gam­ber efen­di­mi­ze "Bu­gün na­sıl sa­bah­la­dı­nız yâ Re­sû­lal­lâh?" der. Pey­gam­ber efen­di­miz de "Bir ce­na­ze­yi teş­yî' et­me­yen, bir has­ta­yı zi­ya­re­te git­me­yen kim­se­ler­den da­ha ha­yır­lı ola­rak sa­bah­la­dım!" bu­yur­muş­tur. Ebû Bekr-i Sıd­dîk haz­ret­le­ri­ne "Bu­gün na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" de­miş­ler. O da şu kar­şı­lı­ğı ver­miş­tir: "Ce­lîl olan Rab­bin ze­lîl bir ku­lu ve O'nun emir­le­ri­nin bir me'mu­ru ola­rak sa­bah­la­dım!" Ha­san-ı Bas­rî haz­ret­le­ri­ne, "Bu­gün na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" de­miş­ler. O da de­miş ki: "Al­lah'a hiç­bir or­tak koş­ma­yan Müs­lü­man bir ha­nîf ola­rak sa­bah­la­dım!" İmam-ı Şâ­fi­î haz­ret­le­ri­ne, "Na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" de­miş­ler onun ce­va­bı da şöy­le ol­muş­tur "Rab­bi­min ni­met­le­riy­le rı­zık­la­nır, fa­kat şük­rü­nü edâ ede­mez bir hal­de sa­bah­la­dım!" İsâ aley­his­se­lâm'a "Bu­gün na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" de­miş­ler. O da şu kar­şı­lı­ğı ver­miş: "Öy­le bir hal­de sa­bah­la­dım ki, ümid et­ti­ğim fay­da­la­rın te'mi­ni­ne, kork­tu­ğum şey­le­rin de­fi­ne mâ­lik de­ği­lim! Ben ame­li­me bağ­lı­yım. Her şey O'nun elin­de." Ra­bi' bin Hay­sem haz­ret­le­ri­ne "Na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" de­miş­ler. O da de­miş ki: "Za­if, gü­nah­kâr bir kul ola­rak sa­bah­la­dım! Rab­bi­min ni­met­le­riy­le rı­zık­la­nı­yor, emir­le­ri­ne kar­şı âsî olu­yo­rum!" Ebü'd-Der­dâ haz­ret­le­ri­ne de so­rul­muş. Onun ce­va­bı ise şöy­le: "Ce­hen­nem­den kur­tul­du­ğum tak­dir­de sa­ba­ha ha­yır­la gir­dim de­mek­tir!" Mâ­lik bin Di­nar haz­ret­le­ri­ne sor­muş­lar: "Yâ Mâ­lik, bu­gün na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" O şu kar­şı­lı­ğı ver­miş: "Öy­le bir hal­de sa­bah­la­dım ki; ömür kı­sa­lı­yor, gü­nah­lar ise ar­tı­yor!" Hâ­mid el-lef­fâf haz­ret­le­ri­ne "Na­sıl sa­bah­la­dı­nız?" di­ye sor­duk­la­rın­da: "Se­lâ­met ve afi­yet­le!" de­miş. Hâ­tem'ül-Esam ona de­miş ki: "Yâ Hâ­mid, se­lâ­met ve afi­yet an­cak sı­ra­tı geç­tik­ten, cen­ne­te gir­dik­ten son­ra­dır!" Hâ­mid de "Doğ­ru söy­le­din yâ Esam!" di­ye­rek onu tas­dik et­miş­tir. > Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.