Nefis, şeytandan daha tehlikelidir. Nefse uyup da, tövbe ve istigfâr etmeden, af ve Cennet beklemek ahmaklık olmaktadır. Sebebine yapışmadan birşey beklemeğe (Temennî) denir. Sebebine yapıştıktan sonra, beklemeğe (Recâ) denir. Temennî, insanı tembelliğe götürür. Recâ ise, çalışmağa sebep olur. Nefsin sevdiği, istediği şeylere (Hevâ) denir. Nefs, yaratılışında kötülükleri, zararlı şeyleri sevici ve isteyicidir. "Nefsinden sakın dâim. Ona güvenme aslâ. Yetmiş şeytandan daha fazla düşmandır sana" beyti, tâm yerinde söylenmiştir. Nefsin, insanı haramlara ve mekrûhlara sürüklemesinin zararları meydandadır. İstekleri hep hayvanî arzûlardır. Hayvanî arzûlar ise, hep dünyadaki ihtiyâclardır. İnsan bu arzûları peşinde olduğu kadar, âhıret ihtiyâclarını hâzırlamakta geri kalır. Çok mühim olan bir şey de, nefs mubâhlarla doymaz. Mubâhları kullanmağı artırdıkca, isteklerini artırır. Yine de, doymaz. İnsanı haramlara sürükler. Bundan başka, mubâhları aşırı kullanmak, elemlere, dertlere, hastalıklara sebep olur. Böyle insan, hep midesini, zevkini düşünür. Hasîs ve rezîl olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Bütün varlıkların aslı, (Adem)dir, yani (yokluk)tur. Herşey yok iken, Allahü teâlâ, bunları yoklukta biliyordu. İlmindeki bu ademlere, kendi sıfatlarından aks ettirdi, yansıttı. Varlıkların asılları hâsıl oldu. İlimdeki bu asılları, hârice çıkardı. Varlıklar hâsıl oldu. Elma çekirdeğinin, elma ağacına asl olması gibi. İnsanın yapısını anlamak için, birşeyin aynadaki hayalini düşünelim. Aynadaki bu görüntü, o şeyden gelen ışınların, aynadaki yansımalarıdır. Ayna adem gibidir. İnsanın kalbi ve rûhu bu ışınlara benzer. Ayna, insanın bedenine, camın parlaklığı ise, nefse benzer. Yani, nefsin aslı, ademdir. Kalb ile rûh ile ilgisi yoktur. Nefse uyan kimse, hep İslâmiyetin dışına çıkar. Hayvanlarda akıl ve nefs olmadığı için, ihtiyâclarını bulunca kullanırlar. Yalnız bedenlerine zarar veren, kendilerini inciten şeylerden kaçarlar. İslâm dîni, râhat ve huzûr içinde yaşamak için lâzım olan şeylerden ve dünya lezzetlerinden faydalı olanları yasak etmiyor. Bunların elde edilmesinde ve kullanılmasında, akla ve dîne uymağı emir ediyor. İslâm dîni insanların dünyada da, âhırette de râhat ve huzûr içinde yaşamasını istiyor. Bunun için, akla uymağı emir ediyor. Nefse uymağı yasak ediyor. Akıl yaratılmasaydı, insan hep nefsine uyar, felâketlere sürüklenirdi.