Eshabı kiram, Peygamber efendimizin beraber İslamiyeti yaydığı eşsiz insanlar, bir avuç olmalarına rağmen kısa zamanda İslamiyeti bütün dünyaya yaydılar. Çünkü başarıda sayı değil nitelik önemlidir. Peki bu eşsiz insanların belli başlı özellikleri nelerdi? 1. Fakirdiler 2. Gariptiler. 3. Biribirlerini aşk derecesinde severlerdi. 4. Yaptıklarından dünyalık bir menfaat beklemezlerdi. 5. Sadece Allahü teâlânın rızası için mücadele ederlerdi. Ahirete yönelik işlerde insanlara genelde şunlar engel olur. 1. Makam, mevki. 2. Unvan, 3 . Para, 4. İtibar, 5. Dünya menfaati. Bunların hizmette çok faydaları varsa da, kontrol elden kaçarsa o derece de hizmet için zararlı olabilirler. Bunun için bu dünyalık değerler insanı değiştirmemelidir. İnsan kendisini değiştirmezse Allahü teâlâ da ona verdiği nimetleri değiştirmez.. Herkeste şef olmak arzusu vardır. Bu, insanın tabî'atı gereğidir. Bu hâl ancak ve yalnız âhirete yüzü dönük olanlarda olmaz. Dine hizmette menfaatler aradan çekilmelidir, kimse tenkid edilmemelidir. Kendimizi, yaptıklarımızı beğenip kibire gurura kapılmamalıyız. Yaptığımızı değil yapmadığımızı söylemeliyiz. Bir gün öleceğiz ve yaptıklarımızın hesabını vereceğiz. "Ben olmazsam bu işi başkası yapamaz" denilmemelidir. Kabirler bensiz olmaz, zannedenlerle doludur. Ben olmazsam bu işler daha iyi olur, engel binim nefsimdir, demelidir. Kesinlikle hiçbir kulun, ister Müslüman olsun, ister kâfir olsun hiç kimsenin bedduâsını almamalıyız. Âhireti düşünen huzurludur. Dünyayı, dünya malını düşünen huzursuzdur. 80 sene sürünmeye râzı olalım, Cehennem azâbına aslâ râzı olmayalım. Her zaman güler yüzlü, tatlı dilli olmalıyız. Kendimizi suçladığımız ân, kendimizi hesaba çektiğimiz an rahat ve huzur buluruz. Çocuğun istikbâlini garantiye almak, onun iyi Müslüman olmasını sağlamakla mümkündür. Diploma ile istikbâl garantiye alınmış olmaz. Hattâ felaketine sebep olabilir. İyi Müslüman olunca diploma işe yarar. Yaptığımız ibâdetleri, hizmetleri Allah rızâsı için yapmalıyız. Başkası görsün diye yaparsak boşa gider. Aferin almak için, gösteriş için, öğünmek için yapılan hizmet burada kalır. Dünyada alacağını alır ahirette bir kıymeti olmaz. Hatta bundan dolayı azaba düçar olur. Üç grup insan vardır: Birinci grupta olanlar, yaptıklarını, dîn-i islâmın yayılmasında, ihlâsla yanî Allahü teâlânın rızâsı için yaparlar. Bunlar seve seve çalışırlar, samimîdirler. Ne ile karşılaşırlarsa karşılassınlar yüzlerini ekşitmezler, Allahü teâlâdan beklerler. Bunlar son nefeslerinde rahat olurlar... İkinci grupta olanların niyetleri bozuktur. İhlâsla çalışmazlar, Allahü teâlânın rızâsını düşünmezler; ama seve seve çalışırlar. Mesleklerini sevdiklerinden, aldıkları parayı helâl ettirmek isterler. Bunların niyeti karışıktır. Dolayısı ile son nefeste işleri zordur. Üçüncü grupta olanlar, ne ihlâsla, ne de seve seve çalışırlar. Ne niyetle çalıştıkları belli değildir. Sûi niyetlidirler, zoraki çalışırlar, bunların sonu felâkettir. Allahü teâlâ râzı olduğu kullarını razı olduğu işlerde istihdâm eder. Bir insan çok kıymetli bir işi kime verir? Çok sevdiğine, çok güvendiğine verir. İşte, bu dîn-i islâmı yaymayı Habîbim dediği ve çok sevdiği Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimize verdi. Peygamberimizden sonra bu hizmetleri, Allahü teâlâ sevdiği kullarına vermiştir. Âlimler peygamberlerin vârisleridirler. Mü'min demek, affedici insan demektir. Mü'min demek, güleryüzlü, tatlı dilli insan demektir.İyi insan, kimseye yük olmaz ve herkesin yükünü çeker. Dünya; şeytân, nefs, para; bu üç sacayağı üzerine kurulmuştur. Bu felâketten kurtulmak ilimle olur, iyi insan arasında bulunmakla olur.