Cenab-ı Hak İsrailoğullarını gafletten uyandırmak için Tur-i Sina dağını üstlerine getirince dağın hemen üzerlerine çöküvereceğini zannettiler. Hep birden Hak teâlâya secde için kapanıp, çok korktular. Öyle ki, secdede sol kaşlarını yere koyup, sağ gözleri ile "ha çöktü ha çökecek" diye dağa bakarlardı. Bu hadiseden kalma bir âdet olarak, Yahudiler, yüzlerinin yarısı üzerine secde ederler ve bunu azabdan kurtulmaya vesile sayarlar. Tûr dağının onlara gölgelik etmesi ile ilgili Kur'ân-ı kerimde buyuruldu ki: "Hatırlayın şunu ki, sizden, kuvvetli söz almıştık. Tûr dağını üzerinize kaldırmıştık ve; "Size verdiğimiz Tevrât'ı tam bir ciddiyet ve gayretle alıp sımsıkı sarılın. Ondaki emirleri dinleyin ve icâblarıyla amel edin" demiştik..." (Bekara 93) İsrailoğulları, başlarındaki dağın, önlerindeki ateşin ve arkalarındaki denizin kaldırılması karşılığında kabul ettikleri şartlara, söz verdikleri esaslara uymadılar. İçlerinden pek azı hariç, hiç biri sözlerinde durmadı. Musa aleyhisselam bu azgınlara; eskiden Kıptîler elinde çektikleri eziyetleri, Firavun'un zulümlerini, Allahü teâlânın, kendilerini onlardan kurtarıp daha nice nimetler ihsan ettiğini, denizde yollar açıp geçirdiğini, selâmet ve rahata kavuştuklarını hatırlatıyor, onlar ise bir türlü isyanlarından vazgeçmiyorlardı. Musa aleyhisselamın, kavmine şöyle diyordu: - Ey İsrailoğulları! Allahü teâlânın size olan nimetlerini hatırlayın. O sizi, Firavun'un zulmünden kurtardı. Firavun ve kavmi size, azabın şiddetlisini revâ görüyordu. Oğullarınızı boğazlıyordu, kızlarınızı da hizmetçi olarak kullanmak üzere alıkoyuyordu. O şiddet ve sıkıntıda, Allahü teâlâdan size büyük bir imtihan vardı. Yine hatırlayınız ki, Allahü teâlâ size şöyle bildiriyor: "Nimetlerimin kıymetini bilir, emrettiğim gibi kullanırsanız, onları arttırırım. Kıymetini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azab ederim." Ey kavmim! Eğer siz ve yeryüzünde bulunan insan ve cinnîlerin hepsi, Allahü teâlânın nimetlerine nankörlük etseniz ve nimetlerine şükretmeseniz, hiç şüphe yok ki, Allahü teâlânın sizin şükrünüze ihtiyacı yoktur. Çünkü, O, zatında gereği üzere hamde lâyıktır. O hâlde, sizin nimetlere nankörlük etmenizin zararı yine kendinizedir. Zira nankörlük etmekle, nimetlerin artmasından kendinizi mahrum etmiş, hem de azabın şiddetlisine uğramış olursunuz.