"Nureddin, şu iki adamdan beni kurtar!"

A -
A +

Yarın, Sultan Selahaddin Eyyubi'nin ölüm yıl dönümüdür (1193). Selahaddin Eyyubi'nin yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayatı hep İslamiyete hizmetle geçmiştir. Tarihte pek ender yetişen devlet adamlarından biriydi. Bu değerli Sultan, İslamiyete hizmet bayrağını kendisi gibi mücahit olan Sultan Nureddin Zengi'den almıştı. Bugün kısaca, Nureddin Zengi'den bahsedip yarın da Sultan Selahaddin Eyyubi'den bahsetmek istiyorum... Selçuklu Atabeglerinden olan Nureddin Zengi, Musul ve Halep Atabegi İmadeddin Zengi'nin oğludur. Babasının vefatından sonra başa geçti. Ülkesini adaletle idare ettiği için "Melik-ül adil" lakabıyla tanındı. On ikinci asrın sonlarına doğru İslam ülkelerine saldırmış olan Haçlı ordularını, küçücük ordusuyla püskürtüp, o günkü İslâm dünyasını, Haçlı tasallutundan uzun müddet muhafaza etti. Sultan Nureddin Zengi, çok dindardı; Karargahında devamlı Kur'an-ı kerim okutup hürmetle dinlerdi. İslam dinine ve Resulullah efendimize büyük hürmeti vardı. RESULULLAHIN KENDİSİNİ ÇAĞIRMASI Bir gece, Resulullah efendimizi rüyasında gördü. Kendisine güler yüzle bakan Efendimiz, iki mübarek parmağıyla iki adamı işaret ederek, "Nureddin, şu iki adamdan beni kurtar!" buyurdu. Heyecanla uyanan Nureddin Zengi, bir müddet düşünceye daldı ve tekrar uyudu. Fakat aynı rüyayı, üç defa gördü. Her defasında Resulullah efendimiz, "Nureddin, şu iki adamdan beni kurtar" diyerek iki kır saçlı kimseyi gösterdiler. Sabah namazını kıldığı Büyük Camideki hoca efendiye, bu rüyayı anlattı. Hoca efendi şöyle tabir etti: "Resulullah efendimiz, bir tehlikeye maruzdur. Derhal gitmelisin!" Nureddin Zengi, birçok kıymetli hediyeleri de beraberine alarak, bir manga askerle Medine'ye doğru yola çıktı. Bir haftadan fazla bir yolculuktan sonra, nihayet Medine-i münevvereye vardı. İlk iş olarak, Peygamber efendimizin kabr-i şerifini ziyaret etti. Sonra bütün Medine halkını, getirdiği hediyeleri dağıtmak üzere topladı. Onlara, "Sizler, Resulullahın aziz komşularısınız. Bu hediyelerimi lütfen kabul edin" diyerek herkese ayrı ayrı hediyelerini takdim etti. Bu sırada da aralarında rüyasında kendisine gösterilen adamlar var mı, yok mu takip ediyordu. Fakat hediye alanlar bittiği halde, bunlara rastlayamadı. Bu defa, oradakilere tekrar sordu: - Buraya gelmeyen hiç kimse kaldı mı acaba? - Evet... İki sene evvel batıdan gelmiş iki kimse var ki, onlar hiçbir hediye almazlar. Son derece cömert kimseler olup, gece gündüz evlerine kapanıp, ibadetle meşgul olurlar. İçimizde en salih kimseler olarak görünürler. İşte o iki zat burada yoklar. Evleri de Resulullahın kabr-i saadetinin yakınında, şurada... Derhal bu iki şahsın yanına giden Nureddin Zengi, güç bela kapıyı açtırınca, bir de baktı ki, Resulullahın gösterdiği kır saçlı iki adam buradadır. Evin ortasında büyükçe bir hasır serili, fakat bundan başka da hiçbir şey yok. Etrafı iyice tetkik eden Zengi, şüphelenerek, "Şu hasırı kaldırın bakayım!" dedi. HAİNLERİ BULDU! Önce bir bahane ile kaldırmak istemediler. Zorlayınca, kır saçlı adamlar hasırı kaldırdılar. Zengi, altında büyükçe bir merdivenin, yerin altına doğru uzandığını gördü. Meğer bu merdivenden yerin derinliklerine kadar inen adamlar, buradan da Resulullahın kabrine kadar bir tünel kazmışlar. İşte o gün de, tam altına geldikleri Ravda-i mutahharayı delip, Resulullahın mübarek vücudunu çalacaklar; daha sonra da ilk fırsatta Avrupa'ya kaçıracaklarmış. Hükümdar Nureddin Zengi'nin sıkıştırması üzerine, her şeyi itiraf eden bu iki adam, kendilerinin Avrupa'dan geldiklerini, bu iş için bir çuval dolusu altına pazarlık yaptıklarını apaçık söylerler. Medine halkının hayretini mucip olan bu hadise üzerine, suçlular gereken cezayı gördüler. Daha sonra da Ravda-i mutahharanın etrafını kazdırarak kurşun duvar çektiren Zengi'ye, Resulullahın rüyadaki işaretiyle böyle güzel bir hizmet nasip oldu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.