Hazreti Ömer, Peygamber efendimizden beş yüzden fazla hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Rivâyet ettiği en meşhur hadîs-i şerîf "Cibril hadisi"dir: "Öyle bir gün idi ki, Eshâb-ı kirâmdan birkaçımız Resûlullah efendimizin huzûrunda ve hizmetinde bulunuyorduk. O gün, o saat, çok şerefli, pek kıymetli ve hiç ele geçmez bir gündü. Çünkü, Resûlullah'ın sohbetinde, yanında bulunmakla şereflenmek, ruhlara gıdâ olan, canlara zevk ve safâ veren cemâlini görmek nasip olmuştu. O vakit, ay doğar gibi, bir zât yanımıza geldi. Elbisesi çok beyaz, saçları pek siyahtı. Üzerinde toz toprak, ter gibi yolculuk alâmetleri görünmüyordu. Resûlullah'ın Eshâbı olan bizlerden hiçbirimiz onu tanımıyorduk. Yâni, görüp bildiğimiz kimselerden değildi. Resûlullah efendimizin huzûrunda oturdu. Dizlerini, mübârek dizlerine yanaştırdı. Ellerini Resûl-i ekrem efendimizin mübârek dizleri üzerine koydu. Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem sorarak; "Yâ Resûlallah! Bana İslâmiyet'i, Müslümanlığı anlat" dedi. Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki: "İslâmın şartlarından birincisi Kelime-i şehâdet getirmek, "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" demektir." (İslâmın ikinci şartı) vakti gelince namazı kılmaktır. (Üçüncüsü) malın zekâtını vermektir. (Dördüncüsü) Ramazân-ı şerîf ayında her gün oruç tutmaktır. (Beşincisi) gücü yetenin, ömründe bir kere hac etmesidir." O zât Resûlullah'tan bu cevapları işitince; "Doğru söyledin yâ Resûlallah" dedi. Biz dinleyiciler, onun bu sözüne şaştık! Çünkü, hem soruyor, hem de verilen cevâbın doğru olduğunu tasdik ediyordu. Bu zât yine sorarak; "Yâ Resûlallah! Îmânın ne olduğunu, hakîkatini ve mâhiyetini de bana bildir" dedi. Resûlullah efendimiz; "Îmân, önce Allahü teâlâya inanmaktır" buyurdu. Sonra devâm ettiler: (Îmânın altı temelinden ikincisi) Allahü teâlânın meleklerine inanmaktır. (Üçüncüsü) Allahü teâlânın bildirdiği kitaplarına inanmaktır. (Dördüncüsü) Allahü teâlânın peygamberlerine inanmaktır. (Beşincisi) âhiret gününe inanmaktır. (Altıncısı) kadere, hayır ve şerlerin Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır..." Sonra o zât gitti. Ben uzun bir müddet Resûlullah efendimizin yanında kaldım. Bana buyurdu ki: "Yâ Ömer! O soranın kim olduğunu biliyor musun?" Ben; "Allah ve Resûlü bilir" dedim. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem; "O (Cibrîl) Cebrâil idi. Sizlere dîninizi öğretmek için geldi" buyurdu.