Öfke nice ocakları söndürdü

A -
A +

Her gün gazetelerde okuyoruz, televizyonlardan seyrediyoruz, "Öfkelendi arkadaşını öldürdü" "Öfkelendi hanımını öldürdü" türünden haberleri. İnsanların çoğunun başına ne gelmiş ise, hep bu öfke sebebiyle gelmiştir. Bir anlık öfke, insanın dünya ve âhiretini karartmaya yetmiştir. Öfke sebebi ile nice ocaklar sönmüştür. Resûlullah efendimiz öfkenin ne kadar tehlikeli olduğunu şu hadîs-i şerîfler ile işaret buyurmuştur. "Muhakkak ki öfke, bir köz parçasıdır.", "Kim ki öfkesinin gerektirdiği şeyi yapmaya muktedir olduğu hâlde yapmaz da öfkesini yenerse, kıyâmet günü Allahü teâlâ, onun kalbini hoşnutlukla doldurur." Allahü teâlâ da, "Ey Âdemoğlu! Öfkelendiğin zaman beni hatırla ki, ben de gadaplandığın zaman seni hatırlayayım ve yardımımla seni memnun edeyim. Şüphesiz ki, benim sana olan yardımım, senin kendi nefsine yapacağın yardımdan daha hayırlıdır" buyurmaktadır. İnsan öfkelendiği zaman karar verirken dikkatli olmalı. Bu haldeyken verilen karar sıhhatli olmaz. Çünkü öfke aklı örter. Ömer İbni Abdül'azîz, öfkelendiği bir şahsa şöyle dedi: "Eğer beni öfkelendirmemiş olsaydın, seni mutlaka cezâlandırırdım! Şimdi adâleti gözetemem diye seni cezâlandırmıyorum." Allahü teâlâ, Kur'ân-ı keriminde buyurdu ki: "Cennet ve Allahın mağfireti, gerek darlık ve gerekse bolluk hallerinde yedirip-içirenler ve öfkelenince öfkesini yenenler için hazırlandı." Yine Ömer İbni Abdül'azîz başka bir gün bir sarhoş gördü. Onu yakalattırıp cezâlandırmak istedi. Fakat sarhoş, ileri geri konuşarak Halîfeye sövdü. Bunun üzerine Halîfe, onu o an cezâlandırmaktan vazgeçti, cezayı tehir etti.. Kendisine, "Küfredince, sarhoşu cezâlandırmaktan niçin vazgeçtin?" diye sorulunca, şu cevâbı verdi: "O, bana küfretmekle beni öfkelendirdi. Eğer bunun üzerine ben onu o anda cezâlandırmış olsaydım, bunu öfkemden dolayı yapmış olacaktım. Hâlbuki, onu öfkemden dolayı değil, Allahü teâlânın emrine muhâlif bir fiili işlediği için cezâlandırmam gerekir. Kendi öfkemden dolayı bir Müslümanı cezâlandırmağa râzı olamam." Nehrân bin Meymûn'un akıllı, Müslüman ilim sahibi bir kölesi vardı. Bir gün sofraya yemek getirirken ayağı kaydı, çorbayı efendisinin üstüne döktü. Meymûn, onu cezâlandırmak istedi. Fakat köle kendisine şöyle dedi: "A benim efendim, Allahın, 'Öfkelenince öfkelerini yutanlar...' kelâmı ile amel et!" Hizmetçinin bu hatırlatması karşısında Meymûn: "Onunla amel ettim" dedi ve öfkesini yendi, kölesini cezâlandırmadı. Fakat köle hemen peşinden, "Âyetin ondan sonraki 'İnsanları affedenler..' kısmıyla da amel etmelisin!" dedi. "Onunla da amel ettim, seni affettim" cevâbını verdi. Köle bu sefer de; daha sonraki "Allah iyilik edenleri sever" kısmıyla da amel et! diyerek, efendisinin, ayrıca kendisine bir de iyilik yapmasını istedi. Meymûn onu da yaptı kölesine, "Sana iyilik de ettim. Haydi, bundan böyle Allah rızâsı için hürsün, serbestsin" dedi. Resûl aleyhisselâm şöyle buyurdu: Kimde şu üç haslet yoksa, îmânın tadını bulamaz: 1- Câhilin, câhilce hareketini savuşturacak bir yumuşaklık, 2- Kendisini harâmdan koruyacak bir takvâ, 3- İnsanları idâre edecek, onlarla iyi geçinecek bir ahlâk. Allahü teâlâ, iyileri şöyle övüyor: "Onlar, bollukta ve darlıkta da infak eder, öfkelerini yener, insanları affederler." (A.İmran 134) Öfkelenen, Peygamber efendimizin bildirdiği, (Allahümmagfirli-zenbi ve ezhib gayza kalbi ve ecirni mineşşeytan) duâsını okumalıdır! ..... NOT: Değerli dostumuz Doç. Dr. Ekrem Buğra Ekinci'nin, "Osmanlı Mahkemeleri" adında bir eseri çıktı. Osmanlılardaki adalet ve hoşgörüyü delilleriyle ve misalleriyle gözler önüne seriyor. Okuyucularımıza önemle tavsiye ederim. (Arı Sanat, 0212 520 41 51)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.