Geçenlerde, yirmi yaşlarında bir okuyucum gelmişti. Namazında abdestinde, dini konularda hassas bir gençti. Her işinde dine uygun yaşamak için gayret ettiğini gördüm. Ancak konuşma sırasında Kur'an-ı kerimi okumasını bilmediğini öğrenince çok hayret ettim ve çok üzüldüm. Çocukluğunda, anne babasının öğretmediğini sonra da fırsat bulamadığını söyledi. Bir Müslümanın mukaddes kitabını okuyamaması, öğrenmemesi affedilecek bir hata değildir. Bu çok zor bir iş de değildir. Ciddi bir şekilde üzerine düşen bir kimse onbeş günde rahatlıkla öğrenir. Çok şükür kırklı yıllardaki gibi öğrenme yasağı ve engelleri ile karşı karşıya da değiliz. O yıllardaki bütün engellemelere rağmen, herkes yine de çocuklarına Kur'an-ı kerimi öğretmiştir, bilmiyen nerede ise yok gibiydi. En azından günümüze göre bilenlerin oranından çok yüksekti. Bunun için, bu rahatlıklar ve imkanlar içinde, kendimiz öğrenmez ve çocuklarımıza öğretmez isek bunun vebali büyük olur. Ahirette bunun hesabını veremeyiz. Tabii ki Kur'an-ı kerimi en kolay öğrenme zamanı çocukluk devresidir. Bunun için burada, anne-babaya büyük bir görev düşmektedir. Çocuklarına küçük yaşlarda tecvid üzere Kur'an-ı kerimi öğretmek ve namaz surelerini ve dualarını ezberletmek zorundadırlar. Çocuklar büyüdükten sonra, evlenip aile, iş meşgalesi başlayınca öğrenmesi zorlaşır. Bunun için okullar tatile girmişken, yaz tatili başlamışken camilere gönderip çocukların Kur'an-ı kerimi öğrenmeleri muhakkak sağlanmalıdır. Camilere göndermekle kalmayıp takibi de yapılmalıdır. Genelde çocuklar yaz tatilinde kursa gidiyorlar. Kur'an-ı kerimi öğreniyorlar. Okul başlayınca bıraktıkları için ertesi yaza kadar öğrendiklerini de unutuyorlar. Tekrar kursa gönderiliyor, tekrar unutuyorlar. Bu kısır döngü devam ediyor. Neticede Kur'an-ı kerim istenildiği gibi öğrenilemiyor. Bunun için anne-baba, yaz tatili sonunda ara verdirmeden devamını sağlamalıdır. Günde yarım sayfa da olsa ara verilmeden okutulursa unutulmamış olur. Anne baba, Kur'an-ı kerim okumasını biliyorsa kendileri bunu takip etmelidir. Bilmiyorlarsa, bilen ehil birini icabında eve çağırıp ücretini vererek özel ders verdirmelidir. Çocuklarımızı ilkokuldan itibaren üniversiteye kadar dershaneye gönderiyoruz, milyarlar harcıyoruz. Çocuklarımızın dünyalık geleceği için nasıl bu harcamaları yapıyorsak gerekiyorsa ücretle öğretmen tutup çocuklarımıza Kur'an-ı kerimi ve zaruri iman ve ibadet bilgilerini öğretmek zorundayız. Eğer bu konuda üzerimize düşeni yapmazsak, en azından derslerine verdiğimiz önemi Kur'an-ı kerimi öğrenmede göstermezsek, dinimize gereği kadar önem vermediğimiz manası çıkar ki, bu tehlikeli bir durumdur. Kur'an-ı kerimi öğrenmek, öğretmek ve okumak çok sevabdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "En hayırlınız, Kur'an-ı kerimi öğrenen ve öğreteninizdir." (Buharî) "Kur'an okuyun! Çünkü kıyamette şefaat eder." (Müslim) "Kur'an okunan yere rahmet yağar, melekler hazır olur." (Buharî) Bir Müslümanın evinde, Kur'an-ı kerimi bilenin olmaması, Kur'an-ı kerim okunmaması düşünülemez. Ecdadımız, Kur'an-ı kerime hürmet ve O'nun emirleri doğrultusunda çalıştıkları için üç kıt'aya hükmettiler, bütün dünyaya adalet ve güzel ahlakı yaydılar. Kur'an-ı kerim okumanın dünya ve ahirette sayısız faydaları vardır. Hadis-i şerifte, "Kur'an okunan evin hayrı artar, sakinlerini sıkmaz, melekler toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur'an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Melekler uzaklaşır, şeytanlar oraya dolar" buyuruldu. Hiçbir Müslüman da, meleklerin uzaklaştığı, şeytanların dolduğu bir evi olsun istemez herhalde!