Dün, ABD'nin eğitimdeki önemli temel ilkelerinin bazılarından bahsetmiştik. Amerika'nın eğitimde çok önem verdiği hususlardan biri de, öğrencilere okuma alışkanlığının kazandırılmasıdır. Genelde, okuma alışkanlığı zirvede olan ülkeler, teknolojide de zirvedeler. Bunun için ABD'de, okullarda buna çok önem verilir. Öğrencilere sadece eğitim verilmez, onlara okuma ve kitap sevgisi kazandırılır. Birbirinden cazip yollarla çocuklar kitaba ısındırılır. Kitap okuyan çocuk mahallî televizyona çıkar, bedava pizza yer, hediye kitap kazanır. İlkokulda haftada bir gün bir ders saati okulun kütüphanesinde geçirilir, ödünç kitap alınır. Öğrencilerin evdeki kitaplıklarından kitap getirip, birbirleriyle değiş tokuş ettikleri özel haftalar vardır. Yılda iki defa bir yayıneviyle Okul-Aile Birliği ortaklaşa olarak okulda kitap fuarı düzenler, öğrenciler sınıf sınıf gelip gezer, istedikleri kitap varsa satın alırlar. Böylece çocuklar daima kitapla yüzyüze gelir, kitaba dokunur, kitabı severler. Çocuk kitapları, ders kitapları ve bütün kitaplar son derece özenli basılmıştır. İlk ve orta tahsilde öğrenci ve kitap karşı karşıya değil, iç içedir. Öğrenci bilgileri okuyup ezberleyip geçmez. Her bilginin tatbikatı vardır. Cemiyet meseleleri (siyaset, savaş, uyuşturucu, şiddet olayları) hakkında öğrenciye kuru bilgi verilmez. Televizyonda haber dinlemeleri, gazeteden makale okuyup kesip getirmeleri istenir ve o konuda yorum yazdırılır, anket, röportaj, münazara yaptırılır. Deneysiz fen dersi yoktur. Amerika'da okullarda müşahhaslık esastır. Bilgiyi, fikri müşahhaslaştırarak sunmak öğretmenin vazgeçilmez görevidir. Okunan her bilgi, her düşünce resimle, fotoğrafla, maketle göze hitabeder hale getirilir. Göze hitabeden bu malzemelerin çoğunu da öğrenciler kendileri yaparlar. Sınıf duvarları, koridorlar, yemek salonu öğrencilerin yaptığı resimler, grafikler, karikatürler, yazdıkları kompozisyonlar, çektikleri fotoğraflarla doludur, bazı yerlerde duvarlar o kadar doludur ki badananın rengini anlayamazsınız. Çocuğa vatan, millet, bayrak, tarih sevgisi okutularak öğretilmez, gösterilir. Çocuk pencereden baktığında bahçede çıplak bir direk değil, dalgalanan Amerikan bayrağını görür. Bayrak hafta başında törenle indirilip dürülüp konulmaz. ABD bayrağı okullarda ve bütün resmî daireler de hafta içi günlerde direğinde asılıdır. Okulun her yerinde, yemekhanede, dershanelerde mutlaka bayrak vardır. Öğrenciler her sabah ayağa kalkıp sınıftaki bayrağın karşısında hep bir ağızdan, sağ elleri kalplerinde, and içerler. Amerika'da eğitim hayatının böylesine müspet özellikleri var da her öğrenci okuldan mükemmel bir genç olarak mı çıkıyor? Elbette hayır! Ama çıkanlar yetiyor. Bir düzine vagonu sürükleyip götüren bir tane lokomotif değil midir zaten? Gençliğin eğitimi konusunda evin okuldan daha çok etkisi vardır. Çünkü eğitim "okul"da değil evde başlar. Eğitim zincirinin ilk halkası evdir. Televizyonu, sofrası, sokağı, mahallesi bu ilk halkaya dahildir. O ilk halka sağlam değilse zincir tamamlanamaz. Evde kafasına hiçbir şey sokmadığımız, ilgilenmediğimiz, kendisine zaman ayırmadığımız, "adam" yerine koymadığımız, yahut büsbütün "adam"dan sayıp salıverdiğimiz, doğru eğitemediğimiz çocuğun, başarısızlıkları, bunalımları karşısında bütün suçu okula yüklemek haksızlıktır. George Bernard Shavv'ın şu iğneli sözü doğrudur: "Sadece okulda eğitilen çocuk eğitimsiz kalır." > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com