Halkımızın yeniliklere, teknolojik gelişmelere büyük ilgisi var. Geçenlerde, TÜYAP'ta sergilenen,"Bilişim Fuarı"nı dolaşırken yakınen gördüm bunu. Pazar günü olmasına rağmen; insanlar, pikniğe, geziye gitme yerine buraya koşup gelmişler. Araba park edecek yer bulunmuyor, ücretli olmasına rağmen içeriye girebilmek için uzun kuyruklar oluşuyordu. İçerde ise, yenilikleri yakinen incelemek bir yana yürümek için bile zorlanıyorsunuz. Fuarda bilhassa, bilgisayar, iletişim alanında akıllara durgunluk verecek gelişmeler sergileniyordu. Bunlar tabii ki ülkemizin geleceği bakımdan çok güzel gelişmeler. Ancak, teknoloji yerinde kullanıldığı zaman insanlığa büyük faydalar sağladığı gibi, kullanılmaması gereken yerde kullanıldığında da insanlığa büyük zararlar verebilir. Bunun birçok acı örneklerini gördük. Mesela siz yeniliklere ayak uyduralım diye ibadetlere, teknolojiyi sokmak isterseniz inanca büyük zarar vermiş olursunuz. Çünkü ibadetlerin esası değişmezlik üzerine kurulmuştur. Her teknolojik değişiklikte dini yenilemeğe kalkarsanız, bir müddet sonra din diye bir şey kalmaz. Dini değerler ayaklar altına alınmış olur. İnsanlar dinden soğur. Örnek mi istiyorsunuz? Şimdi buyurun aşağıdaki haberi okuyun. Çağdaşlaşmak (!) adına ne garabetler işleniyor görün! "Kayseri Müftülüğü tarafından 40 camiye yaptırılan radyo frekansıyla ezan yayını, Kayseri'de bir mahalleyi ayağa kaldırdı. Ezan yayını için Kayseri Müftülüğü'ne tahsis edilen radyo frekansına başka bir radyonun frekansı karışınca, hoparlörden Oğuz Yılmaz ve Ankaralı Turgut'un parçaları yükseldi. Kayseri Müftülüğü tarafından Erciyes Siteleri'nde bulunan Çınar Camii'ne yaptırılan radyo frekansıyla ezan yayını sistemine, radyo yayını karışınca mahalle halkı gece yarısı cami hoparlörlerinden dışarıya verilen müzik yayınıyla uyandı. Çevredeki vatandaşların polisi araması üzerine olay yerine gelerek imam ve müezzini bulan ekipler, camiye girerek müziği kapattı. Yaklaşık 1.5 saat süren müzik yayınının ardından mahalle sakinleri olayın şaşkınlığını üzerlerinden atamadıklarını söylediler. Mahalle sakinleri, 'Biz gece uyuyorduk. Bir anda yüksek bir müzik sesiyle uyandık. Dışarıya çıktığımızda müziğin camiden geldiğini farkettik. Bir ara spiker dinleyicilerine istek saatimiz devam ediyor. İstekleriniz için bizi arayın dedi. Gördün mü, hoplayıver çekirge gibi parçalar çalıyordu. Polisler geldi ve müziği susturdular. Halen olayın etkisindeyiz' dediler." Hani derler ya, "Buyurun cenaze namazına!" Dine bid'at sokulursa yani, dinde olmayan bir şey din diye dayatılırsa olacağı bu. Zannetmeyin ki, çok istisnai bir olay. Sadece Kayseri'de değil bu sistemin kurulduğu bütün şehirlerde her gün buna benzer nahoş olaylar meydana gelmektedir. Milletimizin (Hatta turistlerin bile) asırlardır, huşu içinde dinleyip huzur bulduğu bir ezanı vardı, bundan da mahrum kaldı. O gönülleri fetheden ezandan mahrum kalan halkımız, camide imam efendinin tabii sesiyle rahatlıyordu. Şimdi bundan da mahrum bırakıldı. Fısıltı halindeki konuşmaların bile duyulduğu küçücük camilerde namaz, hoparlör ile kıldırılıyor. O cızırtılı, mekanik ses insanda huzur bırakmıyor. İmam efendiye rica ediyorsunuz; zaten mekan küçük, iki üç saf cemaat, herkes sesinizi duyuyor, yaka mikrofonuna ne lüzum var? Cevap hazır: Diyanet, müftülük böyle istiyor. Dinin emri mi, müftünün emri mi daha önemli insanın aklı duruyor! Bütün bunlardan sonra ister istemez insanın aklına geliyor: Bu akıl almaz uygulamalar ile ne yapılmak isteniyor. Zaten her gün biraz daha azalan cemaati camilerden uzaklaştırarak, camiler tamamen boşaltılmak mı isteniyor? İnsanımızın, her türlü sıkıntılardan uzaklaşıp, Cenab-ı Hakkın huzurunda rahata erdiği camiler vardı, şimdi bu da çok görülüyor anlaşılan!..