Geçenlerde, 14 asırdır tartışılmayan, tartışmayı kimsenin aklından bile geçirmediği, kadınların namazda ve namaz haricinde örtünmeleri konusunu bazı çevreler yine tartışma konusu yaptı. Çok şükür ki, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Antalya'da yapılan "İl Müftüleri Hizmet İçi Eğitim Semineri"nin sonunda yaptığı açıklama ile gerçekleri gün ışığına çıkarttı; şüpheleri bertaraf etti. Sayın Bardakoğlu, "On dört asırlık uygulamada kadınların başını örtmeleri dini bir gereklilik olarak kabul edilmiş, Müslüman kadınlar da dinlerinin gereği olduğuna inandıkları için, başlarını örte gelmişlerdir. İslâm'ın tarihsel tecrübesinin ana çizgisi böyledir ve bu konuda münferit farklı görüşlerin bulunması, bu ana görüntüyü bozamaz" diyerek son noktayı koydu. Zaten daha öncede, 30 Aralık 1980 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu, "Cenab-ı Hak, kadınların başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun ve gerdanlarını örtecek şekilde yakalarının üzerine salmasını emretmiştir" şeklindeki fetvası ile, örtünmenin Cenab-ı Hakkın açık bir emri yani farz olduğunu bildirmişti. Dinimizin önemli bir emri olan "setri avret" yani örtünmesi gereken yerlerin örtünmesi hususu sadece kadınlara ait bir konu da değildir. Dinimizde, örtünmesi gereken yerlere "Avret mahalli" denilmektedir. Erkeğin ve kadının avret mahallini örtmesi, hicretin üçüncü senesinde gelen, "Ahzâb" ve beşinci senesinde gelen "Nûr" sûrelerinde emir olundu. Bu emre göre, erkeklerin avret mahalli, göbekten diz altına kadardır. Buraları açık olarak kılınan namaz sahîh olmaz. Namaz kılarken, vücûdun diğer kısımlarını, kolları, başı örtmek ve çorap giymek erkeklere sünnettir. Açık kılmaları mekrûhtur. Kadınların ise, ellerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, bilekleri, sarkan saçları ve ayaklarını örtmeleri lazımdır. İnce olup içindeki uzvun şekli veya rengi görünen kumaş, yok demektir. Avret mahallini örtmek, namazda da, namaz dışında da farzdır. Yalnız iken kılarken de, örtmek farzdır. Avret yeri, ancak bir özür ile meselâ helâda açılabilir. İnsanların, birbirine görünmesi ve bakması, dört türlüdür: Erkeğin kadına, kadının erkeğe, erkeğin erkeğe, kadının kadına bakmasıdır. Erkeğin kadına bakması da üçe ayrılır: Erkeğin yabancı kadına, kendi hanımına ve bakması câiz olan onsekiz akrabâsına bakmasıdır. Erkeklerin yabancı kadının yüzünden ve ellerinden başka yerine bakmaları dört mezhebde de haramdır. Erkeklerin, erkeğin göbeği ile dizi arasına bakmaları haramdır. Bunun dışına, şehvetsiz bakmaları câizdir. Erkek, nikâhla alması ebedî, sonsuz haram olan onsekiz kadının başına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetden emîn ise, bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına (böğürlerine), uyluk ve dizlerine ve sırtına bakamaz. Kadınların buralarına da galîz yani "kaba avret" yerleri denir. Her kadının, buralarını namazda, yabancı erkeklerin yanında, şekli belli olmamak üzere geniş olarak örtmeleri lâzımdır. Nûr sûresi, otuzuncu âyetinde meâlen, "Ey Resûlüm! "sallallahü aleyhi ve sellem" Mü'minlere söyle, harâma bakmasınlar ve avret yerlerini harâmdan korusunlar! Îmânı olan kadınlara da söyle, harâma bakmasınlar ve avret yerlerini harâm işlemekten korusunlar!" buyuruldu. Hadis-i şerifte, "Yabancı bir kızı görüp de, Allahü teâlânın azâbından korkarak, başını ondan çeviren kimseye Allahü teâlâ ibâdetlerin tadını duyurur" buyuruldu. İlk görmesi af olunur. Başka bir hadîs-i şerîfte de, "Allah için yapılan cihâdda düşmanı gözleyen veya Allah korkusundan ağlayan veya harâmlara bakmayan gözler, kıyâmette Cehennem ateşini görmeyeceklerdir" buyuruldu. ------------------------------------- Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29