Hazreti Meryem'in ismi, Kur'ân-ı kerîmde çok zikredilmiş, Enbiyâ sûresinin 91. âyet-i kerîmesinde ismi geçmeden, fakat ona işaretle, ırzını çok güzel koruduğu bildirilmiş, Mâide sûresinin 75. âyet-i kerîmesinde ise "Sıddîka" diye övülmüştür. Hazreti Meryem'in fazîletleri, diğer insanlar arasında mümtaz, ayrı bir yeri olması, maddeler hâlinde özetle şöyledir: 1-Beyt-ül-Makdis'e nezr olarak kabul edilmesi. Hâlbuki, o zamana kadar, sâdece erkek çocuklar kabul edilir, kız çocuklar kabul edilmezdi. 2-Beyt-ül-Makdis'de bulunan odasına, Hak teâlâ tarafından gaybî olarak rızkının gönderilmesi. 3-Kerâmetlere nail olması. 4-Cebrâil aleyhisselâm ile konuşup görüşmesi. 5-Hazreti Îsâ'nın kundakta iken konuşması ve böylece, Hazreti Meryem'in iftiralardan temiz olduğunun sabit olması. 6-Kendinin ve oğlu Hazreti Îsâ'nın, âleme ibret ve misâl kılınması. Hazreti Meryem, on beş yaşındayken Yûsuf-i Neccâr adında biriyle nişanlanmıştı, fakat onunla evlenmedi. Allahü teâlâ kendisine babasız olarak bir çocuk vereceğini müjdeledi. Bu hususta Kur'ân-ı kerîmde meâlen şöyle buyrulmaktadır: "Melekler: "Ey Meryem! Allah kendinden bir kelimeyle (bir emirle yaratılacak çocuğu) sana müjdeliyor, ismi Meryem'in oğlu Mesih-İsâ'dır. Dünyâda da, âhirette de şânı yücedir, hem de Allaha yakın olanlardan..." demişlerdi. Meryem: "Ey Rabbim! Bana bir insan dokunmamışken nasıl benim bir çocuğum olabilir?" dedi. Allahü teâlâ şöyle buyurdu: "Doğrudur, sana bir kimse dokunmamıştır, fakat Allahü teâlâ dilediğini yaratır ve O, bir şeyi murâd edince ona sâdece "ol" der, o hemen oluverir." (Âl-i Imrân: 45-47) Hazreti Meryem, Allahü teâlânın dilemesiyle hâmile kaldı. Bundan bir müddet sonra normal hâmilelik hâlleri görülmeye başladı. Yahûdî kavmi hâmile olduğunu anlayınca, ona iftirâ etmeye başladılar.