"Ona yaklaşmak için vesile arayın!"

A -
A +

Dün, ÖSS sebebiyle, İslam büyüklerinin türbelerine gidip dua eden öğrencileri bundan uzaklaştırmak için, bazı çevrelerce başlatılan kampanyadan bahsetmiştik. Hatta, türbelerden yardım istemenin, "hurafe", "şirk" olduğunu söyleyenler bile çıktı. Halbuki, Peygamberlerin, evliyanın kabirlerine giderek, onları vesile etmenin, vesile olmaları için onlara yalvarmanın caiz olduğunu, İslam büyükleri çeşitli yollardan ispat etmişlerdir. Maide suresi 35. âyet-i kerimesinde mealen, "Ey müminler! Allahü teâlâdan korkun ve Ona yaklaşmak için vesile arayın!" buyuruldu. Kabir başına gidip, dileğini, arzusunu doğrudan ondan istemek, onun yaratacağına inanmak tabii ki şirktir, küfürdür. Aklı başında olan hiçbir Müslüman zaten böyle bir şey düşünmez. Yaratmanın sadece Allahü tealaya mahsus olduğunu bilir. Dileğini bu zatın vesilesi ile, onun hürmetine, Allahü tealanın yaratacağını bilir ve inanır. Bunun için, Müslümanların ruhlardan ve ölülerden bir şey istemeleri, bunlara tapınmak, onları mabud yapmak olmaz. Büyük bir âlim vefat edince, feyz vermesi kesilmez, daha da artar. Kınından çıkmış kılıç gibi olur. Ali Ramiteni hazretleri, "Günah işlememiş bir dil ile dua ediniz ki, kabul olsun!" buyurdu. İnsanlar bu duruma kendilerini layık görmekdikleri için, bu büyükleri vesile ediyorlar. İsa aleyhisselama gelip dediler ki, siz dua ediyorsunuz, devasız hastalıklar iyi oluyor. Hangi duayı okuyorsunuz, bize de söyler misiniz? İsa aleyhisselam da onlara okuduğu duayı söyledi. Adamlar bir süre sonra tekrar geldiler, efendim okuyoruz okuyoruz bir şey olmuyor, acaba bize yanlış dua mı öğrettiniz derler. İsa aleyhisselam, "Dua doğru ama ağız yanlış" buyurdu. Mevlana Celaleddini Rumi son hastalığında, "Ben ölünce üzülmeyiniz! Her yerde benimle olunuz, beni düşününüz! İmdadınıza yetişir, size yardım ederim. Ruhumun, bu dünyada iki türlü bağlılığı vardır: Biri, bedenime olan bağlılığı, ikincisi, sizlere olan bağlılığı. Allahü tealanın inayeti ile ruhum bedenden ayrılınca, bedene olan bağlılığı da, size olur" buyurdu. Evliyanın büyüklerinden Ebü'l Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, "Sıkışınca benden yardım isteyin" buyurdu. Yolda talebeler eşkıyaya yakalanınca, bu sözü unutup, kurtulmaları için doğrudan Allahü teâlâya dua ettiler, fakat kurtulamadılar. Bir talebe "Ya Ebel Hasan, imdat!" dedi. Sadece o talebe kurtuldu. Seferden dönünce hocalarına, "Biz Allah'tan yardım istediğimiz halde soyulduk. Fakat şu arkadaşımız, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?" dediler. O da, "Allahü teâlâ günahkâr kimselerin duasını kabul etmez. Arkadaşınız, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, "Ya Rabbi bu talebemi kurtar!" dedim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi" diye cevap verdi. Kısaca kabir ziyaretinin nasıl yapılacağından da bahsederek yazımıza son verelim: Kabir yanına gelince, önce selâm verilir. Mezarın sağ yanına, yani kıble tarafına, ayak ucuna yakın durulur. E'ûzü ve Besmele ile bir Fâtiha ve onbir İhlâs okunur. Sevâbı Resûlullah efendimizin ve bütün peygamberlerin "aleyhimüsselâm" ve Eshâb-ı kirâmın ve Evliyâ-i izâmın rûhlarına ve bu zâtın rûhuna hediye edilir. Sonra bunlar vesile edilerek, Cenab-ı Hak'tan, istekte bulunulur. Gelen kimse almasını bilir ise, o zât da vermeğe ehil, olgun bir velî ise ve şartları gözeterek beklerse, elbette bir şey ele geçer. Dert ve dilek için yatırlarda bulunan ağaçlara çaput bağlamak, türbelere mum dikmek caiz değildir. İşte hurafe olan bu gibi şeylerdir. > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29 www.mehmetoruc.com

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.