"Önce dinden uzaklaştırın!"

A -
A +

Son aylarda, yoğunlaşan misyonerlik faaliyetleri sebebiyle toplumda istikbale yönelik endişeler oluştu. Resmi, özel, tüzel her kesimden, "Dinimiz elden gidiyor" feryatları yükselmeye başladı. Basına yansıdığı kadarı ile, son MGK toplantısının gündem konularından biri de, "misyonerlik faaliyetleri" idi. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de, bu konu ile ilgili geniş kapsamlı bir rapor hazırladı. Mukaddes dinimiz ile ilgili bu hassasiyetler gerçekten sevindirici. Bu önemli konuya girmeden önce, endişe duyulan misyoner faaliyetleri bu duruma nasıl geldi, bunun bir özetini sunmak istiyorum. Batı dünyası, yani Hıristiyan âlemi, ilk zamanlar İslamiyeti pek ciddiye almadı. Arabistan yarımadasında, Araplar arasında dini bir mücadele olarak baktı olaya. İslamiyet Arabistan dışına taşıp, doğuya, batıya, özellikle de Anadolu kapılarına dayanıp, Bizans'ı, Avrupa'yı tehdit eder duruma gelince Hıristiyan âlemi telaşlandı. Derhal, Haçlı Seferlerini başlattılar. Fakat, seferler yenilgi ile neticelendi. Hıristiyan âlemi bu yenilgiyi bir türlü hazmedemedi. Osmanlılar zamanında da her fırsatta saldırıya devam ettiler. Ancak, asırlar süren savaşlara rağmen bir netice alamamaları onları farklı taktik uygulamaya sevketti. Kaba kuvvetle bir yere varamayacaklarını anlayarak, Müslümanları içeriden yıkmaya karar verdiler. Yetiştirdikleri casuslarla (Hempher, Lawrens gibi) ve Müslümanların arasından satın aldıkları kimseler vasıtasıyla bozuk mezhepler ortaya çıkartarak İslamın esaslarını bozmaya, parçalamaya, İslam âleminin ana gövdesini, birlik beraberliği teşkil eden Ehli sünnet itikadını yıkmaya yöneldiler. Bozuk inançları yayıp Ehli sünnet zafiyete uğratılınca da, Osmanlı yıkıldı, İslam âlemi paramparça oldu. Bundan sonra da planın ikinci bölümü devreye sokuldu. Bu da, İslam âleminde meydana gelen bu boşluğu Hıristiyanlık ile doldurmaktı. İslam âlemindeki yoğun misyonerlik faaliyetleri bu çalışmanın bir parçasıdır. Tabii ki bir Müslümanı Hıristiyan yapmak kolay değildir. Bunun bir hazırlık safhası olacaktı. Hazırlık safhasında Müslümarları dinden soğutmayı ve dinden uzaklaştırmayı hedeflediler. Çünkü, İslam tarihi boyunca, sağlam bir inanca sahip olan bir Müslümanın din değiştirdiği vaki değildir. Misyonerlerin önde gelen isimlerinden Zwemer , 1930'ların başında Kudüs'te Zeytindağı'nda toplanan misyonerler kongresinde yaptığı konuşmada bakınız bu hazırlık safhasını nasıl anlatıyor: "Hıristiyan devletlerin, sizden İslam ülkelerinde yerine getirmenizi istediği asıl görev, Müslümanların Hıristiyan yapılması değildir. Asıl göreviniz Müslüman ülkelerdeki nesillerin dinini öğrenmesine mani olmak, öncelikle onları dinlerinden soğutmak ve uzaklaştırmaktır . Ve sizler bu çalışmalarınızla İslam ülkelerindeki emperyalist hareketin öncüleri olacaksınız. Böylece Müslüman halkların genç kuşakları emperyalizmin onlara sunduğu fikirleri benimseyecektir. Bu süreçte kuşaklar, ciddi konulara hiç ilgi göstermeyen, ancak amaçsız ve kendi çıkarını gözeten ve isteklerine kavuşmak için herşeyi yapmaya hazır hale gelecektir." Ülkemizdeki ve diğer İslam ülkelerindeki halkların ve gençlerin şuursuz, idealsiz halleri, istikbale yönelik düşüncesizlikleri, Batı hayranlıkları, Hıristiyanların Zwemer'in yukarıdaki hedeflerinde hayli yol aldıklarını göstermiyor mu?! Bugün Orta Doğuda Osmanlı ve Türk düşmanlığı çok yaygındır. Yıllarca Batı'nın etkisi ile ders kitaplarında ve Basında bu düşmanlık körüklendi. Bunun neticesinde, Osmanlı ile dolayısıyla Ehli sünnet ile irtibatları kesilen İslam ülkeleri boşlukta kaldılar. Şimdi sıra geldi bu boşluğun doldurulmasına, Müslüman halkların Hıristiyanlaştırılmasına. Yoğunlaşan misyoner faaliyetlerinin sebebi bu. Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.