Firavun'un başsihirbazı, sihirbaz da olsa insaf sahibi idi. Bu bakımdan ilâhî bir emirle gelen bir peygambere karşı duramayacaklarını, daha baştan ifade etmişti. Sihirbazların toplanması emredildiğinde, başka bir şehirde, sihir yapmakta usta ve pek mahir iki kardeş vardı. Babaları daha ileri olup, onları bu meslekte en iyi şekilde yetiştirmişti. Sihirbaz kardeşler, babalarına durumu bildirip, dediler ki: - Silâh ve adamları olmayan, izzet ve kuvvet sahibi iki kişi hükümdara gelmişler. Yanlarında bir asa varmış. Onu yere bıraktıklarında ejderha oluyormuş. Böyle olunca karşısında bir şey bırakmıyor, demir, ağaç, taş ne bulursa yutuyormuş. Sultan da onların izzet ve kuvvetlerinden sıkılıp, daralmış. Haber göndererek bizi çağırmış. Buna karşılık babaları şöyle cevap verir: - Uyudukları zaman onları gözetin. Asayı alabilirseniz, alın. Çünkü, sihirbaz uyurken sihri iş görmez. Onların sihirbaz, yaptıklarının da sihir olup olmadığını böylece anlamış olursunuz. Eğer uyurlarken asa iş yaparsa, bu, âlemlerin Rabbinin işidir. Siz onlarla baş edemezsiniz. Bütün dünya bir araya gelse, onların karşısında duramaz. Sonra bu iki kardeş, Hazreti Musa ve Hazreti Harun'un bulundukları şehre geldiler. Onlar uyurlarken, gizlice asayı almak istediler. Asa onlara saldırınca, alamadılar. Bu arada Hazreti Musa uyandı. Onunla görüştüler. Sonra, kararlaştırılan günde buluşmak için, Musa aleyhisselâmla sözleştiler. Nihayet tayin edilen gün geldi. Meydan tıklım tıklımdı. Sihirbazlar Firavun'a, "Biz galip olursak, bize ücret var mıdır?" dediler. "Evet, galip olursanız, sizin için ücret vardır. Her vakit bana sohbet arkadaşı olursunuz. Yanımda bulunursunuz. Görülmemiş ihsanlarıma kavuşursunuz. İtibar ve imtiyazınız artar. Yanıma önce girer, sonra çıkarsınız." O sırada Hazreti Musa ile Harun [aleyhimesselâm] da geldiler. Hazreti Musa asasına dayanarak yürüyordu. Meydana girdiklerinde, kendilerini bekleyen sihirbazların yerlerini aldıklarını gördüler. Musa aleyhisselâm, önce sihirbazları hak dine davet etti: "Firavun gibi bir azgının emrine uyarak; sizin, onun ve her şeyin sahibi, Rabbi olan Allahü teâlâya itiraz etmek, karşı gelmek için mi buraya geldiniz? Bu yaptığınızın, Allahü teâlânın gadabına sebep olacak ne kötü bir iş olduğunu bilmiyor musunuz? Bile bile, yalan olarak Allahü teâlâya iftira etmeniz hâlinde, Onun, büyük bir azap ile sizi helâk edeceğini anlamıyor musunuz?"