Önce kendine tatbik ederdi

A -
A +

Hazreti Ömer, Medîne-i Münevvereden hac yapmak üzere, Mekke-i mükerremeye gitmişti. Varıp gelinceye kadar hesâb ettiler. Seksen dirhem harcanılmış. Çok harcadım diye çok üzüldü. Nakledilir ki, Kâ'be-i Mu'azzamaya varıp-gelinceye kadar, yollarda bir gün çadır kurmayıp, bir köhne perde gölgelik edip, onun altında gölgelendi. Hazreti Ömer herhangi bir şeyden halkı men etse, ev halkının tamamını toplayıp, buyururdu ki: Allahü teâlânın buyurduğu üzere, Onun yasak ettiği bir nesneyi halkın işlemesinden men ettim. Ona uymaya siz herkesten dahâ çok uyanık olunuz. O fiili işlememek başkalarından dahâ çok size lâzımdır. Şöyle bilmiş olunuz ki; sizden biriniz o işi işlese, gayrilere edeceğim cezânın dahâ fazlasını ona yaparım, buyurur idi. Ondan halkı men ederdi. Yakınlarının kaçınması ve korkusu başkalarından dahâ çok olurdu. Hazreti Ömer halifeliği zamanında, Medîne-i Münevverenin etrâfında bir deve palanını düşürmüş. Onu alıp, sür'atle giderken terlemişti. Hazreti Ali ile karşılaştılar. Hazreti Ali sordular ki, yâ Emîr-el mü'minîn! Bu ne hâldir. Cevap verdiler ki: Yâ kardeşim Ali, bu deve Müslümanların beyt-ül-mâlındandır. Palanını düşürüp, kaçmış. Onu bulup, yine üzerine koymak isterim. Böylece hilâfet zamanımızda, beyt-ül-mâla ziyân vermiş olmayalım. Hazreti Ali dedi ki: Yâ Emîr-el mü'minîn! Size ne hâcet. Bir başka kimse gönderseniz, olmaz mıydı? Cevap verdiler ki: Yâ Resûlullah'ın amcasının oğlu! Bu iş benim ahdime lâzımdır. Kıyâmet günü olunca, bu işin kusurunu benden sorarlar. En iyisi budur ki, kimseye ısmarlamayıp, işimi kendim görmeliyim. Böylece, dergâh-ı izzette mahçupluk çekmeyeyim. Hazreti Ali bu sözü işitti. Bir derinden âh çekip, ağlamaya başladı. Dedi ki: Yâ Ömer, senden sonra gelenlere rahat koymadın. Zîrâ onlar bu yolda gidemezler, sıkıntıya düşerler... Bir zaman Hazreti Ömer'e Rum imparatorundan elçi geldi. Bu elçi, Hazreti Ömer'in hanımlarına hediye olarak mücevher getirmişti. Hanımları bu mecevherleri seyrederken Hazreti Emîr-ül mü'minîn içeri girip, onlarda bu cevherleri gördü. Nereden geldi, diyerek sual buyurdular. Hâtunları da hâdisenin aslını anlatınca, Hazreti Ömer buyurdular ki: Eğer siz halife hâtunu olmasa idiniz, size bu cevherlerin birisini göndermezler idi. Size gelen de, halifeye gelen de Müslümanların beyt-ül-mâlınındır, diyerek o cevâhirleri sattırıp, beyt-ül-mâla verdi. O hâtunların da, Hazreti Ömer'e karşılık vermeyip, Emîr-ül mü'minînin emrine tâbi olmaları takdîre şayandır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.