Allahü teâlâ, Resûlullah Efendimize vaat buyurdu ki; yâ Muhammed! Cennet'te dört nehir vardır. Su, süt, şarap (Bu şarap, dünya şarabı gibi değildir, Cennet şarabıdır) ve bal. Her birisi ayrı bir lezzettedir Nehir, ırmağa derler. Ayn, çeşmeye derler. Cennet'te çeşmeler de vardır. Selsebîl gibi ve zencebîl gibi. Ve rahîk ve kâfûr gibi. İnsan sûresinin 5'inci âyetinde meâlen, "Ebrâr, âhirette, içinde şarap olan "ke's"den [çanaktan] içeceklerdir. Mizâcı kâfûrdur"buyuruldu. 6'ncı âyetinde meâlen, "Bu kâfûr bir çeşmedir. Allahü teâlânın seçilmiş kulları, çanaklarla şarabı kâfûr suyu ile karışık içerler. O çeşmeyi istedikleri tarafa akıtırlar" buyurulmuştur. Yine İnsan sûresi 17'nci âyet-i kerîmesinde meâlen, "Cennet'te onlara zencebîl ile karışık şerâbdan çanaklar ile verilir" buyuruldu. 18'inci âyet-i kerîmesinde meâlen, "Cennet'te selsebîl isminde bir çeşme dahâ vardır" buyuruldu. Mutaffifîn sûresi 25'inci âyet-i kerîmesinde meâlen, "Onlara hatm okunmuş Rehîkten içirilir"buyuruluyor. Dört büyük halifenin isimlerinin baş harfları "Ayn" kelimesinin baş harfi ile aynıdır. Atîk, Ömer ve Osmân, Ali buna delîldir. Cennet'te o dört çeşmeyi bu dört sevgili tutarlar. Her kim onları severse, o dört çeşme onun için olur. Bu dört muhteşemi sevmeyen ve buğzeden, iki cihânda mahrûm ve biçare kimsedir. Onun için, Ehl-i sünnet i'tikâdında olmak, farzları yapıp, harâmlardan kaçmak, o büyükleri sevmek lâzımdır. Bu dört ırmağın ve bu dört çeşmenin bedeli, Cehennem'de dört nesnedir. Gıslîn ve Sadîd ve Hamîm ve Mehl. Allahü teâlâ El-hakka sûresinin 36'ncı âyetinde, meâlen, "Cehennemdekilerin yiyeceği Gıslîndir" buyuruyor. [Gıslîn: Yaradan çıkan irin.] İbrâhîm sûresi 16'ncı ve 17'nci âyetlerinde meâlen, "Cehennemdekilere Sadîd suyundan içirilir. Onu yudum yudum alırlar. Hemen yutamayıp, boğazlarında kalır" buyuruluyor. [Sadîd: Cehennemdekilerin derilerinden çıkan irindir.] Duhân sûresi 43 ve 44'üncü âyet-i kerîmelerinde meâlen, "Cehennem'de büyük günâhlıların yiyeceği zakkûm ağacıdır" buyuruluyor. [Zakkûm ağacı, Cehennem'de bir ağaçtır, meyvesi acı ve kerîhtir.] Aynı sûrenin 45 ve 46'ncı âyet-i kerîmesinde meâlen, "Erimiş bakır gibi karınlarında galeyân eder. Hamîmin galeyânı da böyledir"buyuruluyor.