Bi'r-i Ma'ûne" denilen muhârebede kâfirler verdikleri sözü bozarak yetmiş Sahâbeden bir, ikisi hâriç hepsini şehîd ettiler. Bunlar arasında Ebû Bekr'in "radıyallahü anh" kölesi iken âzâd ettiği ve ilk iman edenlerden Âmir bin Füheyre'yi "radıyallahü teâlâ anh" süngülediklerinde, kâfirlerin gözü önünde, melekler onu göke kaldırdılar. Bunu Resûlullaha "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" haber verdiklerinde, "Onu Cennet melekleri defn ettiler ve rûhu Cennete çıkarıldı" buyurdu. Sahâbeden Hubeyb bin Adiy'i "radıyallahü anh", kâfirler yakalayıp Mekkeye götürdüler. İdâm ettiler. Kâfirler görsün de sevinsinler diyerek sehpâdan indirmediler. Kırk gün sehpâda kaldı. Bedeni çürüyüp, kokmadı. Hep taze kan aktı. Resûlullah, bunu haber alarak, onun cesedini getirmek üzere, Zübeyr bin Avvâm ve Mikdâd bin Esved'i "radıyallahü anhümâ" gönderip gece ağaçtan aldılar. Medine'ye getirirken, arkalarından yetmiş atlı yetiştiler. Bu iki müslüman, kendilerini korumak için Hubeyb'i yere bıraktılar. Yer yarılıp Hubeyb gayb oldu. Kâfirler bu hâli görüp, döndüler, gittiler. Sa'd bin Muâz hazretleri, Uhud gazâsında yaralandı. Bir zaman sonra vefât etti. Namazında yetmişbin meleğin bulunduğunu Resûlullah haber verdi. Kabri kazılırken, her tarafa misk kokusu yayıldı. Hicretin yedinci senesinde Resûlullah, Habeş pâdişâhı Necâşî'ye ve Rum imparatoru Herakliyus'a ve Acem pâdişâhı Husrev'e ve Bizansın Mısır'daki vâlisi Mukavkas'e ve Şâm'daki vâlisi Hâris'e ve Umman Sultânı Semâme'ye mektuplar göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler, gittikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah, o dilleri söylemeğe başladılar. Sahâbenin büyüklerinden Zeyd bin Hârise "radıyallahü teâlâ anh" uzak bir yere gidiyordu. Kirâ ile tuttuğu katırcısı, tenhâ bir yerde bunu öldürmek istedi. İzin isteyip iki rek'at namaz kıldı. Sonra üç kerre "Yâ Erhamerrâhimîn" dedi. Her birini söylerken "onu öldürme" sesi geldi. Dışarıda adam var sanarak, katırcı dışarı çıkıp içeri girdi. Üçüncüsünde, elinde kılıç bulunan bir süvâri içeri girip katırcıyı öldürdü. Sonra Zeyd'e dönerek, sen Yâ Erhamerrâhimîn duâsına başlarken, ben yedinci gökde idim. İkincisini söylerken birinci göke yetiştim. Üçüncüsünde yanınıza geldim, dedi. Bunun, melek olduğunu anladı.