Peygamber efendimiz, Acem( İran) pâdişâhı Hüsrev Pervîz'e iman etmesi için mektûp gönderdi. Alçak Hüsrev, mektûbu parçaladı ve getiren elçiyi şehîd eyledi. Resûl aleyhisselâm bunu işitince, çok üzüldü ve "Yâ Rabbî! Benim mektûbumu parçaladığı gibi, onun mülkünü parçala!" buyurdu. Resûlullah hayatta iken Hüsrev'i oğlu Şireveyh hançerle parçaladı. Hazret-i Ömer halîfe iken, acem memleketinin tamamını müslümanlar feth edip, Hüsrev'in nesli de, mülkü de kalmadı. Amcası Ebû Leheb'in oğlu Uteybe, Resûlullahın "aleyhissalâtü vesselâm" dâmâdı olduğu halde, Resûlullaha iman etmedi ve O serveri çok üzdü. Mubârek kızı Ümmü Gülsüm hâtunu boşadı. İslamiyet hakkında çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp, "Yâ Rabbî! Buna köpeklerinden birini musallat eyle!" buyurdu. Uteybe, Şama ticâret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir arslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybe'ye gelince, kaptı parçaladı. Bir kimse, sol eliyle yemek yiyordu. "Sağ el ile ye!" buyurdu. Sağ kolum hareket etmiyor diyerek yalan söyledi. "Sağ elin artık hareket etmesin!" buyurdu. Ölünceye kadar sağ elini ağzına götüremez oldu. Resûl aleyhisselâm, çarşıda emr-i ma'rûf ve nehy-i münker ederken, nasîhat verirken, Mervan'ın babası olan Hakem bin Âs ismindeki alçak, Resûlullahın arkasından gelerek, gözlerini açıp kapar ve yüzünü buruşturur, böylece alay ederdi. Resûl aleyhisselâm, arkaya dönüp, onun bu çirkin hâlini görünce, "Kendini gösterdiğin şekilde kal!" buyurdu. Ölünceye kadar, yüzü gözü oynak kaldı. Kâ'be-i muazzama yanında namaz kılarken, yine alçak Ebû Cehl, tam zamanıdır diyerek, bıçakla üzerine yürümek isterken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun dediklerinde, Muhammed "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" ile aramızda ateş dolu bir hendek gördüm. Birçok kimse beni bekliyorlardı. Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklardı. Bunu müslümanlar işitip, Resûlullaha sorduklarında, "Allahü teâlânın melekleri, onu yakalayıp parçalayacaklardı" buyurdu. Hicretin dördüncü senesinde, (Benî Nadîr)de, Resûlullah "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" Yahûdîlerin kale duvarları altında Eshâbı ile konuşurken, bir Yahûdî büyük bir değirmen taşını yukarıdan atmak istedi. Taşa elini uzatınca, iki eli çolak oldu.