Son yıllarda ısrarlı bir şekilde aile dinamitlenmekte. Aileyi yıkmak, parçalamak için ne gerekiyorsa yapılmakta. Aslında aile ile uğraşmak, evi otele çevirmek bindiği dalı kesmek, toplumun huzurunu bombalamak demektir. Kadının da "eşitlik" adı altında, "eşitsizliğe" sürüklenmesidir. Günümüzde ailenin ne hale geldiğini göstermesi bakımından işte size ibretlik bir anekdot: Evliliklerinin ertesi günü kocası hanımına, "Bana bir bardak su getirir misin?" ricasında bulunur. Genç kadının cevabı: "Elin ayağın tutuyor git kendin al!" Sonra arkdaşlarına da havasını atıyor: "Daha ilk gün haddidi bildirdim!" Böyle bir evlilik ne kadar sürer, sürse bile o evde huzur olur mu? Bir milletin aile yapısı sağlam ise, devlet yapısı da sağlam ve uzun ömürlü olur. Bunun en güzel örneği Osmanlı toplumudur. Zaman zaman devlet bünyesinde görülen çatlaklıklar, isyanlar âile sayesinde toplumun geneline sıçramamış ve bu millet en zor dönemlerde bile içinde bulunduğu hâlden sağlam aile yapısı sayesinde rahatça silkinip ayakları üstünde durmasını bilmiştir. Ne zaman ki Osmanlı'da ailede de Batı'ya özenti başladı toplumda da huzur kalmadı. Osmanlı'da âile sağlamlığını temin eden başlıca âmil, dinimizin bildirdiği şekilde erkek ve kadının yaratılış gayelerine uygun olarak toplumda yerini almış olmasıdır. Erkek, rızkı temin için dış hizmette; hanım ise, âile yuvasını ve nesli muhâfazada içerde vazîfe görmüş, kendisini kocasına ve çocuklarına adamıştır. Osmanlı'da, bir âilede; evin reisi sıfatıyla babanın, onun yardımcısı sıfatıyla ananın ve onların gözlerinin nûru olarak da evlâdlarının vazîfeleri ayrı ayrı ve en mükemmel surette belirlenmiştir. Özellikle, kadın kocasına çocuklar da, ana-babalarına karşı hürmet, itâat ve gerekli hizmetle mükelleftir. İşte bundan dolayı Osmanlı ailesi huzurluydu. Maddi sıkıntılar, geçim darlığı bu huzuru bozamıyordu. Geniş, büyük aile yapısı sevgi ve hürmeti artırıyordu. Osmanlı'nın bu huzurlu aile yapısı yabancı seyyahların da dikkatini çekmiştir: Dr. A. Brayer: "Osmanlı'da çocuklar, yetişip olgunluk yaşına geldikleri zaman ana ve babalarının yanlarında bulunmakla iftihar ederler. Oysa diğer memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez, ana ve babalarından ayrılırlar. Bu da ailede sevgi saygı diye bir şey bırakmaz..." Meşhur Fransız edîbi Pierro Loti de şöyle der: "Dünyânın hiçbir evinde, bir erkek hanımına bu derece saygılı ve hayran olamaz! Bu gerçeğin sırrı, Türk evinin, kadını tarafından hazırlanışındadır. Evin sâhibesi olan kadının giyişini, başındaki örtüden ayaklarında bulunan nefis işlemeli kumaşlı terliklere kadar âhenk içindedir. Kadın evine o kadar düşkün, temizliğine o kadar meraklı, kocasının ev hasretini giderecek öylesine bir zekâ ve eğitime sahiptir ki, evin erkeği akşam üzeri büyük bir hasretle kapıdan girer. Kadının temizliği maddî plânda bir çiçek kadar saftır. Bu madde temizliği kadının rûh temizliğinden gelir. O kadın içki, kumar ve dış dünyâyı bilmez. Dış dünyayı bilmeyen Osmanlı kadını, tecessüs illetinden de kurtulmuş olur. Evinde mesûd bir hayat yaşar. Kavga gürültü nedir bilmez. Gönlünü Allah'a, kocasına, çocuklarına bağlar. Zihnini fuzûlî şeylerden koruduğu için rahat ve huzurludur. Dolayısıyla ahlâklıdır. Böyle olunca yuvasının hürmete şâyân, şerefli bir unsuru olur. " (Dinimize, örf ve âdetlerimize uygun örnek bir ailenin özelliklerini öğrenmek için, HUZURUN KAYNAĞI AİLE kitabını önemle tavsiye ederim. Bunu ve Kâinatın Efendisi, 365 Gün Dua kitaplarını Sultanahmet Kitap Fuarı Arı Sanat standından temin edebilirsiniz.) > Tel: 0 212 - 454 38 21 Faks: 0 212 - 454 38 29