Osmanlı'nın yıkılışı ve misyonerler

A -
A +

İslâm memleketlerinde faaliyet gösteren misyonerler, Hıristiyanlığı yaymanın yanında, halkı bölücü ve yıkıcı kamplara ayırıp nihai hedef olarak devleti yıkmaya çalışmışlardır. Osmanlı'nın yıkılmasında Misyonerlerin büyük rolü olmuştur. Osmanlı'nın yıkılışında misyonerlerin etkisini iki noktada toplamak mümkündür: 1) Misyonerler, çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermeni, Rum, Bulgar vs. gibi Hıristiyan unsurların çocuklarını, açtıkları mekteplerde okutmuşlar ve onlara kendi milliyetçiliklerini aşılayarak, Osmanlı Devletine karşı isyana hazırlamışlardır. Örneğin Bulgarların isyanına en fazla hizmet eden müessese, İstanbul'da Protestan misyonerleri tarafından işletilen bir kolejdir. Müslüman Rumeli'nin elimizden çıkmasına ve oradaki milyonlarca Müslümanın barbarca katledilmesine, geride kalanlarına ise, zulmedilmesine, Bulgar yapılmak için zorlanmalarına, hep misyonerlerin ektikleri zehirli nifak tohumları sebep olmuştur. Osmanlı Devletine bağlı Arap ülkelerinde yaşayan Hıristiyan Arap azınlıklara da, Beyrut'taki Katolik-Fransız ve Protestan-Amerikan üniversitelerindeki misyonerler, Arap milliyetçiliği aşılayarak, Arap halkı arasında da ayrılma ve parçalanma temâyüllerini körüklemişlerdi. Yemen'de 1905'te ve daha sonra çıkan isyan hareketlerinde önemli bir rol oynamışlardı. 2) Misyonerler ilk hamlede Müslüman Türkleri doğrudan doğruya Hıristiyan yapamayacaklarını bildiklerinden, onların genç nesillerini dinsiz olarak yetiştirmek, bu durumdan doğan manevi buhrana çâre olarak Hıristiyanlığı takdim etmek istiyorlardı. Misyonerlerin bu siyasetini şu tâbirle açıklamak yerinde olur: "Ağaç, sapı kendi dallarından yapılan bir baltayla kesilir." Onların nazarında ideal Türk münevveri, Tevfik Fikret'in oğlu Halûk'tur. Bilindiği üzere, babasının fikirleriyle yetişen ve tahsilini bir misyoner mektebinde yapan Halûk, dînini ve tâbiyetini değiştirerek bir Protestan papazı olmuş, Amerika'ya yerleşerek milletini ve vatanını inkâr etmiştir. Misyonerler dinlerini yaymak için ilmî ve nazarî yollardan faydalanmazlar. Zîra ilim ve akıl vâsıtasıyla Hıristiyanlığın Müslümanlığa üstün olduğunu ispat etmeye imkân ve ihtimal olmadığını bilirler. Çünkü, Hıristiyanın okumuşu Müslüman; Müslümanın okumamışı, din cahili Hıristiyan olur. Bu yüzdendir ki, dolambaçlı ve sinsi yollara başvururlar. Dün de bugün de yaptıkları budur. Zamanımızda eski sömürgecilik usulleri târihe karıştığından bunun yerine daha sinsi ve gizli bir sömürgecilik ikâme edilmektedir. Batı âlemi, Asya ve Afrika devletlerini eskisi gibi silah zoruyla ele geçirememektedir. Ancak, kültür, iktisat, ticâret sahalarında bu milletleri kendi hizmetinde kullanmağa devam etmektedir. Bu yeni sömürgecilikte misyonerler ve onların açtıkları okullar önemli rol oynamıştır. Bu okullarda zehirlenerek yetişen ve bulundukları memleketlerde idari mevkilere geçen kimseler, sinsi sömürücülerin emellerine âlet olmaktadırlar. Öyle ki, misyoner mekteplerinde yetişip, sonra da mühim mevkilere gelen bu tür devlet adamları, kendi öz milletlerine, müstemlekecilerden daha fazla zarar yapmaktadırlar. Onlar kendi vatanlarını bir "autocolonie" olarak idâre etmekte, içinden çıktıkları milleti ezip soymaktadırlar. Afganistan, Pakistan, Bangladeş gibi devletlerin bağımsız olduktan sonra başlarına geçenlerin çoğu bu tip insanlardı. Misyonerlerin sinsi oyunlarına gelmemek için; milli, manevi değerlerimize sahip çıkmak vatanımızın, milletimizin selameti için hepimizin önemli bir vatandaşlık vazifesi olduğunu unutmayalım!

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.