"Öyle bir azap ver ki!.."

A -
A +

Hûd aleyhisselam, kavminin verdiği sıkıntılara devamlı sabrediyor; "Bekleyelim. Belki iman edip, Allahü teâlânın emirlerine itaatkâr olurlar da, azap ve cezaları, cennet nimetlerine ve sevaba dönüşür" diyordu. Zaman ilerleyip, günler, aylar birbirini takip ederek, seneler geçiyor ve Hz. Hûd da kavmini imana davete devam ediyordu. İnsanların, itiraz ve muhalefetlerine, inanmamalarına, kendisini yalanlayıp iftira etmelerine rağmen, o, bu kudsî vazifesini hiç aksatmadan sürdürüyordu. Kavmini doğru yola kavuşturmak için tebliğ vazifesine devam ediyordu. Ad kavmi, her defasında, onun söylediklerine itiraz ve onu tekzip ediyorlardı. Zaman ilerledikçe, bu itiraz ve yalanlamaları alay ve hakarete dönüştü. Hatta, daha ileri giderek, onu taşa tutmaya, dövmeye başladılar. Bu hâl o dereceye geldi ki, Hz. Hûd'u döverler, kendinden geçip bayıldığı zaman, ayakları altında çiğnerlerdi ve artık öldü diye iyice kanaat getirmedikçe bırakmazlardı. Bundan sonra da, sanki mühim bir iş yapmış gibi, alçak tabiatleri ve aşağılık zevkleri icabı, sevinç kahkahaları atarlardı. Hz. Hûd, bunların akıllanmayıp yola gelmeyeceklerini anlayınca, Vadi-i Nuh denilen yere geldi. Orası, suyu tatlı olan bir yer idi. O sudan abdest alıp, yirmi rekât namaz kıldı. Sonra ellerini kaldırıp, Allahü teâlâya şöyle duâ etti: "Ya Rabbi, sen her şeyi biliyorsun. Ben onlara, senin emirlerini tebliğ ettim. Kendilerini açlık ve kıtlık azabıyla korkuttum, fakat iman etmiyorlar. Onlara, ders almalarına ve akıllarını başlarına toplamalarına vesile olacak bir musibet ver. Ümit olunur ki, iman ederler. Şayet yine iman etmezlerse, onları öyle bir azap ile helâk eyle ki, daha önce ve daha sonra hiçbir kavim öyle bir azap ile helâk edilmiş olmasın." Allahü teâlâ, onun bu duâsını kabul etti. Azgın ve taşkın Ad kavminin sonu yaklaşmıştı. Ad kavminin, nasihat dinlememesi ve Hûd aleyhisselamın bildirdiklerini kabul etmemekte ısrarları üzerine; onlara, Allahü teâlâ tarafından gönderilecek azabın işaretleri görülmeye başladı. Üç sene müddetle Ad kavminin bulunduğu yere hiç yağmur yağmadı. Akan pınarlar kuruyup, ağaçlar, meyveler sararıp soldu ve meşhur "İrem Bağları" yok oldu. Yağmurların yağmaması sebebiyle meydana gelen kuraklık, ortalığı kasıp kavuruyor, hayvanlar susuzluktan telef oluyordu. İnsanlar da bir yudum suya ve bir lokma ekmeğe muhtaç hâle gelmişlerdi. Devamlı olarak bunaltıcı kuru bir rüzgâr esiyor, tozdan göz gözü görmüyor, Ad kavminin insanları, ağızlarını güçlükle açıyor ve zor nefes alıyorlardı. Hepsi perişan bir vaziyette bulunuyordu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.