"Parçala imha et!"

A -
A +

Tarih boyunca Müslümanlar, başta Hıristiyanlar olmak üzere her din mensubuna ne kadar açık, özü sözüne uygun, ikiyüzlülükten uzak mertçe davrandılarsa, yine başta Hıristiyanlar olmak üzere diğer din mensupları da tam tersine, her işlerinde kaypaklık gösterdiler, ikiyüzlülük yaptılar hiçbir zaman sözleri özlerine uygun olmadı. Müslümanları kırdırmak için her yolu meşru gördüler. Geçen hafta, değerli araştırmacı, emekli kütüphane müdürü Lütfi İkiz beyin lütfedip gönderdiği kısa anekdot, Batı'nın Müslümanları birbirine düşürüp kırdırma hareketinin aynen devam ettiğini açıkça göstermektedir: "1997 Mart ayında Vatikan'da PİSAİ'ye ziyarete gitmiştik. Burası, haftada 26 saat Arapça dersi veren, Kur'an, Hadis, Tefsir, Fıkıh, Kelam dersleri okutulan bir enstitü. Öğrenciler beş sene okuyup doktor oluyorlar. Rektör yardımcısı olan zat, bizi gezdiriyordu. Bir an koltuğunun altındaki dosyayı göstererek "Beş senedir, Taliban üzerine çalışıyordum, artık şimdi ders veriyorum" demişti. Benim Taliban'ı duymam daha bir sene olmuştu. Döndüğümde, Camiü'l Ezher'de okuduğu ve İngilizce ve Arapça gazete ve dergileri çok iyi takip ettiği için Mustafa Özcan'a "Talibanı ne zamandan beri tanıyorsun" diye sormuştum. O da, "Bir senedir" demişti. Tabii biz hayret etmiştik. Ama işte durum bu idi." Binlerce Talibanın ve liderlerinin sessiz sedasız ortadan kaybolmaları akıllarda soru işaretleri meydana getiriyordu. Demek ki Rolünü oynayan sahneden çekiliyor. Bundan da anlaşılıyor ki, Müslüman ülkelerde meydana gelen olaylar, kendiliğinden çıkmış tesadüfi olaylar değildir. Bir yerlerde tezgahlanıp sahneye konan oyunlardır. Zaten, Hıristiyan aleminin akıl hocaları İngilizlerin, bütün İslâm ülkelerinde takip ettikleri siyasetin temeli ve aslı şu üç prensibe dayanır: "Parçala, hâkim ol ve dinlerini imha et." Bu siyasetin icap ettirdiği hiçbir şeyi yapmaktan çekinmemişlerdir. Mesela, İngilizler Hindistan'ı ele geçirince, Müslümanların adâleti altında yaşayan Hindulara, Hindistanın gerçek sâhiplerinin Hindular olduğunu, Müslümanların Hindu tanrılarını kurban ettiğini, buna mâni olmak lâzım geldiğini telkin ettiler. Bu kışkırtmalarından dolayı, Hindistan'da hiçbir sene geçmemiştir ki, inek kurban etmek sebebi ile kanlı olaylar ve yüzlerce, binlerce Müslümanın öldüğü fitneler meydana gelmiş olmasın. Bu fitneleri Hindistan'dan çekildikten sonra da devam etti. Buna misâl olarak Başbakan Musaddık zamanında, İranda yayınlanan "İttilâ'ât" mecmûasındaki bir hâdiseyi zikredelim: "Bir kurban bayramı günü, sarıklı, sakallı, cübbeli iki Müslüman, kurban etmek için bir inek alırlar. Hindu mahallesinden geçerlerken, bir Hindu önlerine çıkarak, ineği ne yapacaklarını sorar. Kurban edeceklerini söylerler. Hindu, "Ey ahâlî! Yetişin tanrımızı kurban edecekler" diye bağırır. Müslümanlar da, "Ey Müslümânlar, yetişin kurbanımızı elimizden alıyorlar" diye feryâd eder. Hindularla Müslümanlar toplanırlar. Sopalarla, bıçaklarla birbirlerine saldırırlar. Yüzlerce Müslüman katledilir. Olaylar devam ederken ineği Hindu mahallesinden geçiren sakallı cübbeli iki kişinin, İngiliz sefâretine girdikleri görülür..." 1858 senesinde başlayan Müslüman Hindu çatışmasını çıkartan İngilizlerdi. Hinduları Müslümânların üzerine saldırttılar sonra da oturup neşe ile seyrettiler Yine, 1990 senesinde de, Sırpları Bosna'da Müslümanlar üzerine saldırtıp sokaklarda Müslüman çocukların, kızların, kanları akarken, İngilizler neşe ile, kahkaha ile seyrettiler. Birkaç gün önce, Afganlı esirlere yaptıkları kötü muameleden dolayı İngiltere'nin Amerika'yı kınaması propaganda amaçlıdır. Hıristiyan aleminin son zamanlardaki diyalog, hoşgörü çığırtkanlıkları da bir aldatmacadan ibarettir; yeni saldırıların, tertiplerin habercisidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.