Dün, Hıristiyan âleminin Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için uzun bir hazırlık devresi planladıklarını misyonerlerin önde gelenlerinden Zwemer'in ağzından nakletmiştim. Şimdi ise artık doğrudan Hıristiyanlaştırma devresine girdiler. Bu maksatla, bütün İslam ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de "misyonerlik" faaliyetleri son zamanlarda yoğun bir şekilde sürmektedir. Bu maksatla büyük şehirlerimizde kilise açma ve apartman dairelerinde "kilise ev" faaliyetleri başladı. İstihbarat birimlerimiz, ülke güvenliğini tehlikeye sokacak bu faaliyetleri yakından takip etmektedir. İstihbarat raporlarında, Türkiye'de misyonerlik faaliyetlerinin, birçok ülkede bulunan Ermeni Toprakları Merkezi, Avrupa Kiliseler Birliği, Ortodoks Kiliseler Birliği, Dünya Kiliseler Birliği üyesi kişiler tarafından sürdürüldüğü ifade edilmektedir. Son zamanlarda Türklerin sempatisini kazandıkları için Güney Kore vatandaşları da misyoner olarak kullanılmaktadır. Misyonerler insanları etkilemek ve taraftar bulmak için Karadeniz'de Pontus, Güneydoğu'da Yezidilik, Keldanilik ve Hıristiyan Kürtler, Doğu Anadolu'da Ermenilik, Ege ve İstanbul'da ise Hıristiyanlığın 'eski toprakları' söylemini kullanmaktadırlar. Silahlı Kuvvetlerimiz de, son yıllarda yurt genelinde arttığı bilinen misyonerlik faaliyetlerini masaya yatırdı. TSK'nın "Ülkemizdeki ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri" başlığıyla hazırlattığı raporda, Türkiye'de faaliyet gösteren Protestan misyonerlerin, 2020 yılına kadar Müslümanların yüzde 10'unu Hıristiyanlaştırmayı ve 1 milyon İncil dağıtmayı hedefledikleri bildirildi. Raporda, misyonerlerin manevi boşluk içerisinde olduğunu kabul ettikleri Alevi ve Kürt vatandaşları üzerinde daha fazla yoğunlaştıkları ifade edilmektedir. Rapora göre misyonerler, Türkiye'deki İslam anlayışını, Sünni ve Alevi diye ikiye ayırıp stratejilerini bu ayrım üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Protestan misyonerler, iki-üç yıl içinde gizli nitelik taşımayan teoloji (tanrı bilim) enstitüsü kurarak, din adamı ihtiyaçlarını buradan karşılayacaklar. TSK'nın raporunda, Türkiye'de, 47'si Protestanlara, 9'u Bahailere, 13'ü Yehova Şahitlerine ait olmak üzere tespit edilebilen 69 adet resmi olmayan ibadet yeri bulunduğuna yer verildi. Çalışmada son yıllarda misyonerlik faaliyetlerinin artmasına paralel olarak, İslam dininden Hıristiyanlık dinine ve diğer inanışlara (Bahailik, Yehova Şahitleri vb.) geçen Türk vatandaşlarının sayısının 5 bin civarında olduğu belirtiliyor. 3 yıl içinde resmi olarak (185) kişinin Hıristiyanlığı, 1 kişinin de Yahudiliği seçerek din değiştirdiği tespit edildi. Misyonerlerin amaçlarına ulaşabilmek için, hedef olarak, dini bilgiden yoksun, manevi boşluk içindeki gençler ile daha çok Kürt ve Alevi vatandaşları seçtiklerine dikkat çekilen raporda şu görüşlere yer verildi: Misyonerler savaş, iç çatışma ve terör ortamında yaşayanlar ile deprem gibi doğal afetlere maruz kalanları da kazanmaya çalışıyor. Açtıkları kilise evlerde de, toplumun dini değerlerinin içi Hıristiyan motifleriyle dolduruluyor" denildi. "Misyonerliğin Metotları" başlığı altındaki bölümde ise misyonerlerin genellikle kendilerini gizleyerek çalışmalarını yürüttükleri, mümkün olduğunca da yerli halkı öne çıkarttıkları belirtiliyor. Peki, bu faaliyetlerden, ülkemizin ve milletimizin zarar görmemesi için çare nedir? Çare, misyonerlerin yaptığının tersini yapmaktır: Misyonerler milletimizi, farklı inançlara ve ırklara ayırarak parçalamak istiyorlar. Biz de asırlardır, birlik ve beraberliğin, huzurun, barışın adresi olan, misyonerlerin yok etmek istedikleri Ehli sünnet ana gövde etrafında taplanmalıyız. Dinimizi asli kaynaklardan, fıkıh ve ilmihal kitaplarından öğrenmeliyiz. Dinini bilen ve yaşayan sağlam itikatlı kimseye misyonerler zarar veremez.