Peygamberlerin gönderilmesi nimeti
30 Temmuz 2001 01:00
İnsanın dünyaya geliş sebebi (3)
Allahü teâlâ, akciğerlerinizde kimyâhâneler açarak, burada kanınızın zehrini ayırıp, yerine oksijen yakıcı maddesini sokuyor. Dimâğlarınızda, fizik laboratuvarları açarak, burada his uzuvlarından, sinirlerden gelen haberler alınıp, demir taşına mıknatıs kuvvetini yerleştirdiği gibi, beyninize yerleştirdiği akıl ve yüreğinize yerleştirdiği kalb kuvvetleri te'sîri ile, bir anda, çeşitli plânlar hazırlanıp, emirler, hareketler meydana getiriyor.
Yüreğinizi çok karışık ve hârika dediğiniz te'sîrlerle, geceli gündüzlü çalıştırıp, damarlarınızda kan nehirleri akıtıyor. Sinirlerinizde, akıllarınızı şaşırtan, nice nice yol şebekeleri dokuyor.
Adalelerinizde sermayeler gizliyor. Daha ve daha birçok hârikalarla, vücudunuzu techîz ediyor, tamamlıyor. Hepsine fizik kanûnları, kimyâ reaksiyonları ve biyoloji olayları gibi ismler taktığınız, bir nizâm ve âhenkle, te'sîs ediyor, montaj yapıyor. Kuvvet merkezlerini içinize yerleştiriyor. Gereken tedbîrleri ruh ve şu'ûrunuza tersîm ediyor.
Zihin denilen bir hazîne, akıl nâmında bir miyâr, fikir dedikleri bir âlet, irâde dediğiniz bir anahtar da, ihsân ediyor. Her birini yerinde kullanabilmeniz için size tatlı, acı ihtârlar, işaretler, meyller, şehvetler de veriyor.
Daha büyük bir nîmet olarak, sâdık ve emîn Resûllerle açıkça, talimat gönderiyor. Nihâyet, vücudunuz makinesini işletip ve tecrübelerini gösterip, maksada göre kullanmanız ve istifâde etmeniz için elinize teslim ediyor.
Bütün bunları, size ve iradenize ve yardımınıza muhtaç olduğundan değil, mahlûkları arasında size ayrı bir mevkı', bir salâhiyyet vererek, mes'ûd ve bahtiyâr olmanız için yapıyor.
Ellerinizi, ayaklarınızı, kullanabildiğiniz her uzvunuzu, arzunuza bırakmayıp da, yüreğinizin atması, ciğerlerinizin şişmesi, kanlarınızın dolaşması gibi, sizden habersiz kullansaydı, her işinizde, zorla, refleks hareketleri ile, çolak el, kuru ayak ile yuvarlasaydı, her hareketiniz bir titreme, her kımıldamanız bir siğirme olsaydı, kendiliğinize ve emânetlere mâlik olduğunuzu iddiâ edebilir mi idiniz?
Sizi, cansızlar gibi, sâde dış kuvvetler te'sîri ile veya hayvanlar gibi, yalnız dış ve iç kuvvetler ile akılsız, şu'ûrsuz hareket ettirse idi ve evlerinize taşıdığınız nîmetlerden, yük hayvanı gibi, ağzınıza bir lokma verseydi, onu alıp yiyebilecek mi idiniz?