Ad kavmi, daha düne kadar, aklı, zekası, cesaret ve doğruluğu ile çok yakından tanıdıkları, hatta kendisine, "Emin" lakabını verdikleri Hûd aleyhisselamı, bugün yalancı ve akılsız olmakla itham ediyorlardı. Allahü tealânın emirlerini kabul edip, iman etmek, Onun peygamberine tâbi olmak, bu haddi aşmış, canavarlaşmış kavme pek zor geliyordu. Hûd aleyhisselam onlara, "Allahü teâlâya ibadet ediniz! İbadet edilecek, Ondan başkası yoktur. Onun azabından korkunuz! " buyurdu. Onlar ise, "Bu peygamber, bizim gibi yiyip içiyor. Kendimiz gibi birçok şeye muhtaç olan birine inanırsak, aldanmış ve ziyan etmiş oluruz" dediler Hûd aleyhisselamın, "Ölüp, kemikleriniz çürüyüp, toz toprak olduktan sonra, tekrar dirilerek kabirden kalkacaksınız" demesi üzerine, kavmi şöyle cevap verdiler: "Hiç böyle şey olur mu? Ne varsa, ancak bu dünyadadır. Cennet, cehennem, hep buradadır. Bu dünya böyle gelmiş, böyle gider. Öldükten sonra, bir daha dirilmek yoktur. Hûd, risalet davasında ve öldükten sonra tekrar diriltileceğimizi söylemek hususunda, Allahü teâlâya iftira ediyor. Biz, ona inanıcı ve onu tasdik edici değiliz." Onların bu sözlerine karşı, Hûd aleyhisselam Allahü teâlâya duâ edip dedi ki: "Ya Rabbi! Onların beni yalanlamalarına karşı, bana yardım et! Beni yalanladıkları için, intikamımı onlardan al!" Allahü teâlâ buyurdu ki: "Az zamanda azap geldiğini görüp, seni yalanladıklarına pişman olurlar." Hûd aleyhisselam; "Ey kavmim! Allahü teâlâya ibadet ediniz" dedikçe, onlar; "Hayır, biz Allaha ibadet etmeyiz. Ancak şu putlarımıza ibadet ederiz" diyerek, putlarını gösterirlerdi. Böylece Hûd aleyhisselema karşı kaba ve inkârcı davranmaya devam ederlerdi. Hûd aleyhisselam buna karşılık, onlara, bu itikadlarının yanlışlığını, Allahü teâlâdan başka ibadete layık bir ilâh bulunmadığını bildiriyor, müşriklikte inat ve ısrar etmemelerini söylüyordu. Buna rağmen Ad kavminin insanları, Hz. Hûd'un vaaz ve nasihatlerine kulak vermiyor ve bildiklerinden şaşmıyorlardı. Devamlı olarak, yüksek binalar yapmakta, garip, güçsüz, zavallı ve kimsesizlere zulmetmekte âdeta birbirleriyle yarış ediyorlardı. Herkesin gelip geçtiği yolların kenarlarına kurdukları ihtişamlı binalardan, gelip geçenlerle eğlenirler, bilhassa Hûd aleyhisselamın evine giden misafirlerle alay ederler ve insanların onun yanına gidip, konuşup görüşmelerine mâni olmak isterlerdi. Buna rağmen, Hud aleyhisselam sabırla onları imana çağırıyordu.