Bir kişiye bir iş yaptırdığın vakit, hemen ücretini vermelidir. Şâyet vermeyip, hakkı kıyamet gününe kalacak olursa, kıyâmet günü, o şahsın davâcısı, Allahü teâlâ hazretleri olacaktır. Birbirinize iş gördüğünüz zaman, ödünç alıp verdiğiniz vakit, güzel muâmele yapın! Birbirinizin gönlünü kırmayınız. Zîrâ iyilik yapacağınız yerde, günah işlemiş olursunuz. Ödünç alan, ödemek niyyetiyle almalıdır. Üç sebeple ödünç alınır: 1- Çok fakîr olup çalışmağa kudreti olmayanın nafakasına sarf edecek kadar ödünç alması. 2- Bulunduğu yerin âdetine göre, kirâ ile veya mülk olarak, korunacak bir mesken temin etmek için. 3- Evlenmek için. Bu şeyler için Allahü teâlâya tevekkül ederek ve ödemeğe niyyet etmek şartı ile borç alanlara, Allahü teâlâ çabuk ödemek nasîb eder. Çok borç almayınız ki, râhat olasınız. Zîrâ, borcu olan, köle gibi olur, gece gündüz üzüntülü olur. Ebû Hüreyre "radıyallahü anh", Peygamberimizden "aleyhisselâm" şöyle işittim, diyor: "İnsanlar tasadduk ettiği şeyi, Allah rızâsı için verirse, Hak teâlâ hazretlerine verilmiş gibi sayılır ki, mukâbilinde bin sevâb, verilir. Bir kimseye ödünç verir isen, iyilikle ver ve iyilikle al! Ödünç verilen adam fakîr ise ve namaz kılıyor, haramlardan sakınıyorsa, veren kimse, verdiğini ona bağışlarsa kıyâmet günü Arş-ı a'lânın gölgesinde gölgelenecek ve Cennette büyük bir dereceye nâil olacaktır." Sadaka vermek nâfile ibâdettir. Zekât vermek ve borç ödemek, birinin hakkını iâde etmek ise, farzdırlar. Üzerinde farz borcu olanların sünnetleri ve nâfileleri kabûl olmaz. O hâlde, bir kuruş zekâtı veya bir kuruş borcu olan kimsenin sadakaları kabûl olunmaz. Milyonlarca sadaka verse, binlerce hayır yapsa, zekâtını vermedikçe veya borcunu ödemedikçe, hiçbiri kabûl olmaz, yanî hiç sevâb kazanamadığı gibi, zekât ve borç günahından da kurtulamaz. Bir kimseye ödünç vermek, tasadduk etmekten, sadaka vermekten dahâ hayırlıdır. Zîrâ, Peygamberimiz buyurdu ki: "Ödünç vermek, tasadduk etmekten onsekiz derece dahâ fazîletlidir."