İslâm âlimlerinin ve evliyânın en büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Ramazan ayı ile Kur'an-ı kerimin önemli bir irtibatının olduğuna işaret eder. Bu konuda şöyle buyurur: "Mübârek Ramazan ayında, bütün iyilikler, bütün bereketler bulunur. Her iyilik, her bereket, Allahü teâlânın zâtından gelmektedir. Her kusûr, her kötülük de, mahlûkların zâtlarından ve sıfatlarından hâsıl olmaktadır. Bu üstünlüklerin hepsi de, kelâm şânında bulunmaktadır. Kur'ân-ı kerîm de Allahü teâlânın kelamıdır. Bundan dolayı, bu mübârek ayın, Kur'ân-ı kerîm ile tam bağlılığı vardır. Çünkü, Kur'ân-ı kerîmde bütün üstünlükler bulunmaktadır. Bu ayda da, o üstünlüklerden hâsıl olan bütün iyilikler bulunmaktadır. Bu bağlılıktan dolayı, Kur'ân-ı kerîm bu ayda nâzil oldu. Bekara sûresinin yüzseksenbeşinci âyeti "Kur'ân-ı kerîm, Ramazan ayında indirildi." bunu bildirmektedir. Kadir gecesi bu aydadır. Bu ayın özüdür? Kadir gecesi, çekirdeğin içi gibidir. Ramazan ayı da, kabuğu gibidir. Bunun için bir kimse, bu ayı saygılı, iyi geçirerek bu ayın iyiliklerine, bereketlerine kavuşursa, bu senesi iyi geçerek, hayırlı ve bereketli olur." Bunun için Kur'an-ı kerime çok hürmet etmek mecburiyetindeyiz. Kur'an-ı kerime hürmet etmek, O'nu çok okumak ve O'na saygı göstermekle olur. Asırlardır ecdadımız saygıda kusur etmemek için ellerinden ne geldiyse yaptılar. Bizler, duvarda Mushaf-ı şerif bulunan odada, hürmetsizlik olmasın diye sabaha kadar uzanıp uyumayan Osman Gazilerin torunlarıyız. Son yıllarda bazıları, Kur'an-ı kerime olan bu hürmeti yok etmek, sıradan bir kitap haline getirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Müslümanları devamlı meal okumaya, anadille ibadet etmeye, manasını anlamayanı Kur'an-ı kerim okumamaya teşvik etmelerinin altında hep bu Kur'an-ı kerime hürmetsizlik yatar. Bilhassa, manasını anlamadan Kur'an-ı kerim okumanın hiçbir faydasının olmayacağını sık sık dile getirirler. Halbuki manasını bilenin de bilmeyenin de Kur'an-ı kerim okuduğunda sevap alacağını bütün kıymetli kitaplar bildirmektedir. Bu propagandalara, sinsi tuzaklara aldanmamamız lazımdır. Bunun için de, her Müslümanın Kur'an-ı kerimi okumasını öğrenmesi, aslından devamlı okuması vazifesi olmalıdır. Bunun önemini bilen bir Müslüman mutlaka Kur'an-ı kerim okumayı öğrenir. Kur'an-ı kerime hürmetin nasıl olacağı muteber kitaplarda şöyle bildirilmektedir: Herşeyden önce, Mushafı tutabilmek için abdestli olmak lazımdır. Yalnız ezberinde olan sureleri, abdestsiz iken okumak caizdir. Okurken, mümkün olduğu kadar kıbleye karşı oturmalı ve Mushafı dizden yukarıda tutmalı, üzerine bir şey koymamalı E'ûzü Besmele ile başlayarak okumalıdır. Okurken konuşmamalı, konuşulursa tekrar E'ûzü okuyarak başlamalıdır. Ayağa kalkarak almalı ve ayağa kalkarak yerine koymalıdır. Mushafı her kitabın üstünde bulundurmalıdır. Üzerine başka hiçbir şey koymamalıdır. Kur'an-ı kerim okunurken, sessizce ve saygı ile dinlemelidir. Çalgı, oyun ve eğlence yerlerinde, okumamalıdır. Uygunsuz okunurken, susturmak mümkün değilse, oradan uzaklaşmalıdır. Mushaf yapraklarını, satırlarını, kelimelerini ve bütün mübarek isim ve yazıları, hakir ve aşağı yerlerde görünce, hemen kaldırmalıdır. Mushafa ve din kitaplarına karşı ayak uzatmamalıdır. Yalnız yüksekte iseler, uzatmak caiz olur. Mushafı, okumasını bilmeyenin, hayır ve bereket için, evinde bulundurması sevaptır. Kur'an-ı kerimi okumak sünnet, okunanı dinlemek ise, farz-ı kifayedir. Bunun için Kur'an-ı kerim okunurken özrü, işi olmayanların sessizce dinlemesi lazımdır. İş görenlerin arasında ve camide namaz kılanların yanında yüksek sesle Kur'an-ı kerim okumaya başlamak günah olur. İbni Abidin hazretleri buyurdu ki: "Özrü olmayanların Kur'an-ı kerimi dinlemeleri farz-ı kifayedir. İş görenler, uyuyanlar ve camide namaz kılan, vaaz edenin yanında yüksek sesle Kur'an-ı kerim okumak günahtır."