"Ramazan eğlenceleri" rezaleti

A -
A +

Ramazan ayında, yapılan iyiliklere, ibadetlere yetmiş kat fazla sevap verildiği gibi, işlenen günahlar da yetmiş kat fazlası ile yazılır. Bunun için bir müslüman yaptıklarına ramazanda daha çok dikkat etmesi sevap getirecek bir iş yapamıyorsa hiç olmazsa günah işlememesi lazımdır. Son yıllarda İstanbul'da ramazan aylarında "Direklerarası" "Feshane"şenlikleri adı ile başlayan rezaletler İstanbul'un her semtine yayılmaya başladı. Bu rezalet ilk önce, "Direklerarası eğlenceleri" adı altında Osmanlıların son zamanlarında bazı masonik, İttihat Terakkici idareciler ve dinle ilgilisi olmayan Batı hayranı bazı sanatçılar tarafından başlatılmıştı. Fazla da uzun sürmedi. Osmanlının, Osmanlı ile alakası olmayan bir âdetini yaşatmak isteyenler, Osmanlının altı asırdır, ramazana hürmete dayalı yaşayışlarını niçin esas almazlar. Çünkü bu, işlerine gelmemektedir. Mübarek ramazan ayı münasebetiyle düzenlenen bu şenliklerde, dinimizce haram olan eğlencelerin her türlüsünün sergilenmesi; kadın şarkıcıların, transparan denebilecek kıyafetlerle sahneye çıkartılması en başta ramazan ayına açık bir hakarettir, dinle alay etmektir. Eskiden bü tür eğlencelere ramazanda ara verilirdi. Eğlence yerlerinin kapısına "Ramazan dolayısıyla kapalıyız" yazılırdı. Bu tür dinen uygun olmayan işleri yapanlar bile, ramazanda evine çekilir tövbe istiğfar edip, ibadet ile vakit geçirirlerdi. Gayri müslimler bile eğlence yerlerini kapatırlardı. Bugün bu işlere ön ayak olanlar, ramazana, İslam dinine gayri müslimler kadar bile saygılı davranmamış oluyorlar. Anlaşılan, bazıları bu bir ayı da Müslümanlara çok gördü. Bir ay günahlara ara verilmesinden rahatsız oldular. "Ramazan eğlenceleri" adı altında bu boşluğu doldurmak istiyorlar. Müslümanlara aralıksız 12 ay günah işletmek istiyorlar. İslamiyeti kaba kuvvetle, fikirle yıkamayan dış güçler, sinsi bir şekilde dinimizin her emrini bir şekilde ortadan kaldırmağa ve her yasağını da bir şekilde delmeğe yöneldiler. Son zamanlarda lüks otellerde yaygınlaşan, tasavvuf müziği adı altındaki, ud, keman eşliğindeki çalgılı iftar yemekleri, iftar sonrası "Ramazan eğlenceleri" bu tür çalışmaların birer ürünüdür. Bununla yapılmak istenen; orucunu tutan, hatta namazını da kılan fakat, akşam olunca da içkisini içen, haram helal demeden her türlü eğlencenin içinde olan, saygısız "Hayâsız" bir toplum ortaya çıkartmak. Çünkü İslam düşmanları iyi biliyorlar ki, hayâ kalkınca arkasından iman da kalkar. Çünkü, hayâ, imanın esasındandır. Hayâsı olan Allahtan utandığı için günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allahtan da utanmaz. Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayâyı ve îmânı Âdem aleyhisselâma getirip,"Yâ Âdem! Allahü teâlâ sana selâm ediyor. Getirdiğim şu üç hediyeden birini kabûl etmeni emir buyurdu" dedi. Âdem aleyhisselâm, "Getirdiğin bu üç hediyeden aklı kabul ediyorum" deyip aklı aldı. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm îmân ile hayâya, "Siz gidebilirsiniz" dedi. İman, "Allahü teâlâ bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen orada ol! Bunun için ben akıldan ayrılıp gidemem!" dedi. Hayâ da, "Allahü teâlâ bana da aynı şekilde emreyledi. Ben de, akıldan ayrılıp gidemem" dedi. Allahü teâlâ kime akıl verirse, hayâ ile îmân da onunla beraber bulunur. Aklı olmayanın ne hayâsı ne de îmânı bulunur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, "Hayâ ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider." Böyle mübarek bir ayda, böyle hayâsızlıklara sebep olanlar iyi düşünmelidir. Bir iyiliğe sebep olanlar o iyilik devam ettiği müddetçe sevap alacakları gibi, bir kötülüğe vesile olanlar da bu kötülük işlendiği müddetçe işlenen bütün günahlardan buna da yazılacaktır. Bu öldüktan sonra da devam edecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.