Bir gün, Resulullah efendimize, bir münafık ile bir Yahudi, dava ile geldiler. Resul aleyhisselam, davalarını dinledi. Hak, Yahudinin lehinde çıktı. O münafık razı olmayınca, Resulullah o vakit, onlara "Ey kişiler! Ömer'e varın, sizin davanızı görsün!" diye buyurdu. Onlar, Hazreti Ömer'e geldiler. "Neye geldiniz?" dedi. Münafık, "Bu Yahudi ile davam vardır" dedi. Hazreti Ömer buyurdu ki: "Sahib-i İslamiyet var iken, ben bu davayı, nasıl göreyim?" Münafık dedi ki: "Biz Resulullaha vardık, davayı Yahudi'ye hüküm eyledi. Ben razı olmadım! Bunun için sana gönderdi. Hemen Hazreti Ömer onlara, "Siz biraz bekleyin, ben davanızı, şimdi hallederim" dedi ve içeriye gitti. Biraz sonra, eteğinin altında, bir kılıçla bunların yanına geldi, kılıcı çektiği gibi o münafıkın boynunu uçurdu ve "Resulullahın hükmüne razı olmayanın hali budur" dedi. İşte bundan dolayı, "hakkı batıldan ayırt eden" manasına kendisine "Ömer-ül-Faruk" denildi. Münafıklar hakkında, Bekara suresinin sekizinci ayetinde mealen "İnsanlardan bazıları, biz Allahü tealaya ve kıyamet gününe inandık derler. Halbuki onlar, iman etmiş değillerdir" buyurulmuştur. Kur'an-ı kerimde münafıklar hakkında, bizzat münafıklardan bahseden otuz iki uzun âyet vardır. Ayrıca nifaktan, münafıklıktan, günahkârlardan bahseden ayetler de çoktur. Günahkârlar hakkında Zümer suresinin elli üçüncü ayetinde mealen "Ey Resulüm! Benim tarafımdan müminlere söyle: Ey benim günahta nefisleri üzerine israf eden (haddi aşan) kullarım. Allahü tealanın rahmetinden ümit kesmeyin! Allahü teala bütün günahları magfiret eder. Muhakkak ki, Allahü teala Gafurdur, yani çok magfiret edicidir. Rahimdir, yani çok merhametlidir" buyurulmuştur. Abdülaziz Dehlevi buyurdu ki: "Eshab-ı kiram arasında münafıklar vardı. Bunlar önceleri belli değildi. Fakat, Peygamber efendimizin son senelerinde, müminler münafıklardan ayrıldı. Resulullah vefat ettikten az sonra, bu münafıklardan kimse hayatta kalmadı. Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr