"Resulullah sorarsa!"

A -
A +

Hazreti Ömer Irâk vilâyetine Eshâb-ı güzîn ile asker gönderdi. Az zamanda Allahü teâlânın izni ile vilâyetleri feth edip, kiliseleri câmi, puthâneleri mescid yapıp, sâlimen ve ganîmetler ile Medîne-i Münevvereye döndüler. Halife ile buluştular. Lâkin, Hazreti Ömer bunlara asla iltifât etmeyip, ne yaptınız diye de sormadı. Onun bu muâmelesi, Eshâb-ı güzîne gâyet güç gelip, Emîr-ül mü'minîn oğlu Abdullah ibni Ömer ile mescidde buluşup, şikâyet ettiler. O da dedi ki: Emîr-ül mü'minîn ile bu elbiseler ile mi buluştunuz? Meğer bunlar acem vilâyetinin güzel süslü elbiselerinden giymişler idi. Abdullah ibni Ömer'in işâreti ile, arkalarına önceki elbiselerini giyip, geri Hazreti Emîr-ül mü'minînin huzurlarına geldiler. Ömer, bunlara izzet ve ikrâm edip, her birinin hâtır-ı şerîflerini ayrı ayrı sorup, merhabâ yâ Eshâbe Resûlillah, merhabâ yâ Muhâcirin ve Ensârın meşhurları diye, bunları haddin üstünde taltîf etti. Bu sırada Eshâbdan biri sordu: Yâ Emîr-el mü'minîn! Hikmeti ne idi ki, önceki görüşmemizde iltifât buyurmayıp, nefret eder şekilde karşılandık. Şimdi ise güzel sûretle karşıladınız. Cevap buyurdular ki: Önceki gelişinizde, değişik elbiseler giydiğinizi gördüm. Her birisi gözüme belâ dikeni gibi görünüp, dedim ki; Sübhânallah! Hilâfet zamanımızda, Eshâb-ı güzîn elbiselerini değiştirdiler. Birkaç günden sonra, kalbleri de değişip, dünya zînetlerine meyil ve muhabbetleri çok olur. Yârın kıyâmet gününde, Resûlullah Efendimize kavuşunca; yâ Ömer, senin hilâfetin zamanında, benim Eshâbım elbiselerini değiştirip, sonra kalbleri değişti. Sen niçin nehyetmedin, mâni olmadın diye hitap ederek azarlamalarından korktum. Onun için sizlere iltifâta mecâlim olmadı. Allahü teâlânın izni ile, önceki elbiseleri görüp, o hâlden kurtulup, şimdiki hâle geldim, buyurdu. Yine bu savaş sonrasında, getirdikleri ganîmet mallarını Eshâb arasında eşit olarak taksîm ettikten sonra, kaplar ile Acem tatlılarından bazı tatlılar getirmişlerdi. Huzur-u şerîflerine koydular. Mübârek parmakları ile bir miktar tadıp, lezzet ve kokusuna bakıp, bu, şu yiyeceklerdendir ki, bundan dolayı mü'minlerden oğlu babasını, kardeş kardeşini katletseler gerektir, deyip, kaldırın bu yiyeceği, şu gazâda şehîd olan mü'minlerin çoluk-çocuğuna verin ki, ayrılık acısı ile acılanmış ağızları tatlansın, buyurdular.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.