Resulullahın güzel ahlâkı ve âdetleri

A -
A +

Bugün 20 Nisan... Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam mîlâdi 571 senesinde, Nisan ayının yirmisinde, Arabi Rebî'ul-evvel ayının on ikinci pazartesi gecesi, sabaha karşı, Mekke-i mükerreme şehrinde dünyaya gelmişti. Rebî'ul-evvel, ilkbahar demektir. Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, 14 asırdır her sene, bu geceyi yani hicri Rebî'ul-evvel ayının on ikinci gecesini Mevlid Kandili olarak kutlamaktadırlar. Dinimizde mübarek günler, geceler, kandiller, bayramlar hep hicri yıla göredir. Bunların dışında miladi yıla göre kutlu gün ihdas etmek, kutlamak bid'attir. Bid'at, dinde olmayıp sonradan ortaya çıkartılan ve ibadet olarak yapılan, kutlanan şeyler demektir. Ancak, özel gün ihdas etmeden Resulullah Efendimizden her zaman bahsetmek, onu methetmek sevaptır, ibadettir. Çünkü; her Müslümanın yaşayışında, hayatında örnek alacağı yegane zat Efendiniz aleyhisselamdır. O en güzel ahlâk, en güzel huy üzerine yaratılmıştır. "Sen güzel huylu olarak yaratıldın" meâlindeki âyet-i kerime ile bu bildirilmektedir. Âyet-i kerimede, "Sen huluk-ı azîm üzeresin" buyuruldu. Huluk-ı azîm demek, Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de güzel huylu olmak demektir. ALLAHÜ TEALA OTURANI SEVMEZ! Resûlullahın ahlâkından ve âdetlerinden bazıları şunlardır: * Kendisini kimseden üstün tutmazdı. Bir yolculukta, yemek yapılacağı zaman, herkes bir işe yönelince Resûlullah Efendimiz de, ben odun toplarım dedi. Yâ Resûlallah! Sen istirâhat buyur! Biz toplarız dediler. "Evet! Sizin her şeyi yapacağınızı biliyorum. Fakat, iş görenlerden ayrılarak oturmak istemem. Allahü teâlâ, arkadaşlarından ayrılıp oturanı sevmez" buyurdu. Kalkıp odun toplamaya gitti. * Eshâbının oturdukları yere gelince, baş tarafa geçmezdi. Gördüğü boş bir yere otururdu. "Benim için ayağa kalkmayınız! Ben de, sizin gibi bir insanım. Herkes gibi yerim. Yorulunca, otururum" buyurdu. * Yemekte, giymekte ve her şeyde hizmetçilerini kendinden ayırmazdı. Onların işlerine yardım ederdi. Çarşıdan satın aldığını eve kendisi götürürdü. Kimseyi dövdüğü, sövdüğü hiç görülmedi. Her zaman hizmetinde bulunan Enes bin Mâlik diyor ki: Resûlullaha on sene hizmet ettim. Onun bana yaptığı hizmet, benim Ona yaptığımdan çok idi. Bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim. * Hastaları ziyâret eder, cenâzelerde bulunurdu. Gönül almak için, kâfirlerin ve münâfıkların hastalarını da ziyâret ederdi. Sabah namazlarını kıldırdıktan sonra, cemaate karşı oturup, "Hasta olan kardeşimiz var mı? Ziyâretine gidelim!" buyururdu. Hasta yoksa, "Cenâzesi olan var mı? Yardıma gidelim!" derdi. Cenâze olursa, yıkanmasında, kefenlenmesinde yardım eder, namazını kıldırır, kabrine kadar giderdi. BİR TOPLULUĞUN EN ÜSTÜNÜ * Eshâbından birini üç gün görmese, onu sorardı. Yolculuğa gitmiş ise, hayır duâ eder, şehirde ise, ziyâretine giderdi. Yolda karşılaştığı Müslümana önce kendi selâm verirdi. Misâfirlerine, Eshâbına hizmet eder, "Bir kavmin efendisi, en üstünü, onlara hizmet edendir" buyururdu. Bekçileri, kapıcıları yoktu. Herkes kolayca yanına gelip, derdini anlatırdı. * Kahkaha ile güldüğü hiç görülmedi. Sessizce tebessüm ederdi. Bâzan gülerken mübârek ön dişleri görünürdü. Hep düşünceli, üzüntülü görünür, az söylerdi. Konuşmaya tebessüm ederek başlardı. Lüzûmsuz ve faydasız bir şey söylemezdi. Lâzım olunca, kısa, faydalı ve mânası açık olarak söylerdi. İyi anlaşılması için bâzan üç kere tekrar ederdi. * Her çağırana, lebbeyk (efendim) diyerek cevap verirdi. Kimsenin yanında, ayaklarını uzatmazdı. Diz çöküp otururdu. Hayvan üzerinde giderken, bir yaya görünce, arkasına bindirirdi. (Devamı yarın)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.