Samiri'nin hazin sonu!

A -
A +

Hazreti Musa, Ağabeyi Hazreti Harun ile konuştuktan sonra, bu fitne ve fesadın yani buzağı heykeline tapınmalarının esas mes'ulünün Samirî olduğunu anladı. O'na sordu: "Senin zorun ne idi ey Samirî! Seni bu büyük işi yapmaya, insanları dalalete düşürmeye sevkeden nedir? Bu işten maksadın nedir?" dedi. Samirî: "Ya Musa! Ben İsrailoğullarının görmediklerini gördüm. Onların bilmediklerini bildim. Yani senin dininin hak olmadığına kâil oldum. Zaten Senin sünnetinden, dininin emirlerinden bir kısmını almıştım. Onu da terk ettim. Böylece sana anlattığım bu işi, nefsim bana hoş gösterdi. Ben de böyle yaptım" dedi. Böylece, Samirî küfrünü itiraf etmiş oldu. Musa aleyhisselam, Samirî'nin yaptığı bu hain ve çirkin işten dolayı pek çok üzülmüş ve gadaplanmış idi. Ona lânet etti. Buyurdu ki: - Benim yanımdan git! Gözüm seni görmesin. Zira senin için, hayatın boyunca; "Aman bana kimse dokunmasın. Kim bana dokunursa, ona humma illeti bulaşır" demen vardır. İşlediğin cinayet, seni, bir kimsenin yanına varmaktan, bir kimseye dokunmaktan mahrum etmiştir. Hayatı ve hissi olmayan bir heykele; hayatı varmış, canlı imiş gibi gösterip ilâh diye tapındığın ve bununla da kalmayarak birçok insanları da ona taptırmak suretiyle dalalete sürüklediğin için, hayatın boyunca idrak ve şuurdan mahrum bir taş gibi, gezeceksin. Bir kimsenin sana dokunmasından çok korkacak ve devamlı karşılaştıklarına; "Aman bana dokunma" diye bağıracaksın. Herkes de sana yakın olmaktan ve dokunmaktan korkacak. Ey Samirî! Dünyadaki cezan bu olduğu, yani hayatın vahşî hayvanlar misali geçeceği gibi, ahirette de Cehennem azabına düçâr olacaksın. Sen o Cehennem azabından kat'iyyen kendini koruyamazsın ve ebedî olarak da, kat'iyyen o Cehennem azâbından ayrılamazsın... Hem biz, senin kendi elinle yaptığın sonra da ona ilâh diye taptığın o buzağı heykelini de yakacağız. Sen onun, yanmaktan kendini koruyamayan cansız bir şekil olduğunu, ilâh olmakla hiçbir alâkası da bulunmadığını iyice anlayacaksın. Böylece Musa aleyhisselam tarafından kovulan Samirî insanlardan ayrı ve uzak, vahşî bir şekilde vakitlerini geçirmeye başlayan Samirî, başkalarına yaklaşamadığı gibi, başkaları da ona yaklaşıp dokunamıyordu. İnsanların arasından ayrı, dağ başlarında ve vahşî hayvanlar arasında geziyor, sesi çıktığı kadar; "Bana kimse dokunmasın" diye bağıra bağıra ömrünü bitiriyordu. Hatta, Samirî bir kimseye veya bir kimse Samirî'ye dokunsa, her ikisi de salgın humma hastalığına tutulduklarından; herkes Samirî'den, Samirî de herkesten kaçıyordu. Bu halde bulunan Samirî, bir sahrada perişan bir halde helâk oldu.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.