İslam büyükleri, ilim gördükleri hocalarına karşı çok edepli ve terbiyeli davranırlardı. Onlardan herhangi biri, kendisine Kur'ân-ı kerimden sûre veya âyet okutan veya herhangi bir ilim öğreten hocalarına karşı, aslâ terbiyesini bozmuş, bir hafiflikte bulunmuş değildirler. Onlar, hocalarının önünü kesmez, onların bulunduğu yerden hayvanın üzerinde olarak geçmezlerdi. Zamanla ilerleyip Şeyh'ül İslâm olsalar veya şeyhliğe yükselseler bile, hocalarına saygıda kusur etmezlerdi. Onlar, hocalarını, hocalarının âile fertlerini ve uzak yerlerden gelerek hocalarının ilim yuvalarına sığınmış bulunan kimseleri, çeşitli hediyeler ve ikramlarla mükâfatlandırırlardı. İbni Ebî Zeyd hazretleri, çocuğuna Kur'ân-ı kerim öğreten hocaya yüz dinar ikramda bulunmuştu. Hoca da bu kadar büyük bir mükâfatı hak ettirecek bir şey yapmadığını söylemiş. İbni Ebî Zeyd de "Bu zat, galiba Kur'ânı büyük bir şey telâkki etmiyor" diyerek çocuğunu alıp başka bir hocaya göndermişti. İmam-ı Şarani hazretleri anlatır: Büyüklerin bu ahlâkı ile ahlâklanmak hamdolsun bize de nasib olmuştur. Fıkıh hocam Şeyh Hasan Halebî idi. Kendisine hürmetim sonsuzdu. Ölünceye kadar onun ve çocuklarının elbisesini her sene ben yaptırırdım. Bununla beraber hocamın hakkını ödemiş olduğumu söyleyemem. Üstad Şemseddin Dimyatî ile birlikte bir yere gidiyorduk. Yolda bir âmâ ile karşılaştık. Kızı elinden tutmuş geliyordu. Üstad onu görünce hemen hayvanından indi ve âmânın elini öptü. Uzun müddet de onunla beraber yürüdü. Dönüp geldiği zaman kendisine, bu zatın kim olduğunu sordum. Dedi ki: "Ben çocuk iken bu zattan bir miktar Kur'ân-ı kerim dersi almıştım. Hocamdır. Onunla karşılaşınca hayvan üzerinde geçip gitmekten hayâ ettim!" Üstad Şemseddin Dimyatî ki, o, şöhreti her tarafa yayılmış; itikadı, ilmi, hüsn-i hâli ile hükümdarlar yanında büyük bir mevkii olan bir zat idi. Tel: 0 212 - 454 38 21 www.mehmetoruc.com e-mail: mehmet.oruc@tg.com.tr