Sa'dî Şîrâzî hazretlerinden kıssalar: Zâhid olarak bilinen fakat riyakâr olan biri, padişahın misâfiri olmuştu. Sofraya oturduklarında, her zaman yediğinden daha az yedi. Namaza kalktıklarında her zamankinden daha yavaş kıldı. Padişahın, kendisini takdîr etmesini istiyordu. Evine dönünce sofra kurdurdu, yemek istedi. Anlayışlı bir oğlu vardı. Babasına: - Sultânın ziyâfetinde bir şey yemedin mi baba? diye sordu. - Onların önünde ayıplamasınlar diye işe yarayacak kadar birşey yemedim, dedi. Çocuk cevap verdi: - Öyleyse namazı da kazâ et sen! Çünkü onu da işe yarayacak gibi kılmamışsındır!.. ..... Ey hünerlerini avucunda tutup, ayıplarını koltuğunda saklayan mağrur, âciz gününde bu geçmez parayla ne alacaksın? İhlâs sahibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeyi hiç düşünmez. Bunun ibâdetlerini başkalarının görmesi ihlâsına zarar vermez. Hadîs-i şerîfte, "Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et! Sen görmüyor isen de, O, seni görmektedir" buyuruldu. Başkalarının sevgisine ve medhetmelerine kavuşmak için, dünya işleri ile, onlara iyilik yapmak, riyâ olur. İbâdet ile olan riyâ bundan daha fenâdır. Allahü teâlânın rızâsını hiç düşünmeden yapılan riyâ, hepsinden daha fenâdır. İbâdet yaparak Allahü teâlâdan dünya menfaatlerini istemek, riyâ olmaz. ??? Birisi bir âbide (çok ibâdet eden kimse) dedi ki: - Filân âbid hakkında sen ne dersin? Başkaları onun aleyhine konuşuyor. Âbid cevap verdi: - Dışında ayıp görmüyorum. İçine gelince, gaybı bilmiyorum. Kimi âbid kılığında görürsen yine âbid bil, iyi insan diye kabûl et! Onun içinde olanı bilmesen ne çıkar? ??? Bir adamcağızın gözü ağrıdı. Bir baytara (veterinere) gitti, ilâç istedi. Baytar, hayvanlara sürdüğü ilâçtan onun gözüne de sürdü. Adam kör oldu. Dâvâyı hakime arz ettiler. O da: - Baytarın hiç de kabahati yok, tazminat ödemesi gerekmez, dedi. Çünkü bu adam aklı başında biri olsaydı baytara gitmezdi. Akıllı kimse, önemli işleri rastgele kimselere vermez. Hasır dokuyan da dokuyucudur, ama onu ipek tezgâhının başına oturtmazlar. ??? Zâlim hükümdarlardan biri, bir âbide sordu: - İbâdetlerden hangisi üstündür? Bana nasıl bir ibâdet tavsiye edersin? Âbid cevap verdi: - Sana uyku tavsiye ederim. Ta ki, o bir nefeslik süre içinde halkı incitmeyesin! Halk rahat etsin. Senin uyuman, uyanıklığından iyidir. Uykusu uyanıklığından hayırlı olana yazıklar olsun! Herkes âdil olmak zorundadır. Bir insanda adâlet huyunun bulunabilmesi için, önce kendi hareketlerinde, âzâsında adâlet bulunmalıdır. Her âzâsını, ne için yaratıldı ise, o yolda kullanmalıdır. Allahü teâlânın âdetini değiştirip, onları aklın ve İslâmiyetin beğenmediği yerlerde kullanmamalıdır. Çoluk çocuğu varsa, onlara karşı da, akla ve dîne uygun hareket etmeli, dînin gösterdiği güzel ahlâktan sapmamalıdır. Güzel ahlâk ile huylanmalıdır. Emri altında olanlara merhamet etmeyenler, kıyâmet günü Allahü teâlânın merhametinden uzak kalacaklardır.